Ana Sayfa ›› Dergiler ›› Jinekoloji Obstretrik Pediatri Dergisi Eylül 2013 ›› Jinekoloji Obstretrik Pediatri Dergisi Ekim 2005


Jinekoloji Obstretrik Pediatri Dergisi Ekim 2005

 Ekim 2005

    
Çocukluk Çağı Kronik B Hepatit B Virus Enfeksiyonu, 11(3):123128, 2005
Emel KARAOĞLAN, E. Mahir GÜLCAN, Rengin ŞİRANECİ
ÖZET
     Çocukluk çağı hepatit B virüs (HBV) virus enfeksiyonu Türkiye ve dünyada önemli bir sağlık problemidir. Perinatal HBV ile enfekte olan infantlar % 90’ın üzerinde kronik HBV infeksiyonu gelişme riskine sahiptir. HBV ile enfekte çocukların çoğunun normal alanin aminotransferaz değerleri ve minimal kronik hepatitleri vardır. Kronik HBV enfeksiyonlu çocuklar genelde asemptomatiktirler fakat kronik karaciğer hastalığı veya hepatoselüler karsinom gelişebilir. KHB artmış uzun süreli morbidite ve mortalite ile ilişkilidir. İyi tolore edilebilen tedaviler halen mevcut olmakla birlikte direnç gelişimi yaygındır ve henüz tam olarak belirlenememektedir. KHB’nin doğal seyrini etkileyen faktörleri belirlemek hangi hastaların tedaviye ihtiyacı olduğunu ve tedavinin ne zaman başlanması gerektiğini ayırt etmemizde yardımcı olabilir. 
      Anahtar kelimeler: Kronik hepatit B, çocukluk çağı, doğal seyir

 

Cornelia De Lange Sendromlu Bir Vakada Ender Görülen Bulgu Olarak Pilor Stenozu, 11(3):129-130, 2005

Osman HACIHASANOĞLU, Sevim KÖROĞLU, Sertaç HANEDAN ONAN, Sadettin SEZER, Suat BİÇER, Nuray AKTAY AYAZ, Alper GÜZELTAŞ, Erdal ADAL, Hüseyin ALDEMİR

ÖZET
      Cornelia de Lange sendromu, diğer adıyla Brachmann-de Lange sendromu yüz, iskelet ve gelişme anomalileriyle karakterize olan ve ender olarak görülen bir sendromdur. Orta hatta birleşen kalın kaşlar, dar, ince ve aşağı dönük üst dudak hastaların karakteristik yüz görünümüne ait bulgulardır. Etyolojisi bilinmemektedir. Olgumuz, pilor stenozunun eşlik ettiği ender bir Cornelia de Lange sendromu olgusu olarak sunulmuştur. 
      Anahtar kelimeler: Cornelia de Lange sendromu, pilor stenozu, yüz anomalileri

 

Yenidoğanda Ender Bir Akut Böbrek Yetersizliği Nedeni: Himen İmperforatus, 11(3):131-132, 2005
Sibel ÖZBEK, Mustafa Ali AKIN, Murat PALABIYIK, Fahrettin UYSAL, Sultan KAVUNCUOĞLU
ÖZET
         Yenidoğan döneminde postrenal böbrek yetersizliği nadir görülmektedir. Genellikle obstrüksiyon yapan konjenital anomalilere bağlıdır. Himen imperforatusun postrenal akut böbrek yetmezliği tablosuyla karşımıza çıkması oldukça enderdir. Hemotokolpos nedeniyle böbrek yetmezliği adolesanlarda bildirilmekle birlikte yenidoğanda az görülen bir tablodur. Akut böbrek yetmezliği ve batında kitle ile gelen kız bebeklerde mesane obstrüksiyonu düşünülüyorsa ya da postrenal böbrek yetmezliği varsa, himen muayenesi çok dikkatli yapılmalıdır. Bu yazıda 15 günlükken akut böbrek yetmezliği tablosunda ve batında kitle ile getirilmiş bir himen imperforatus olgusu sunulmuştur. 
      Anahtar kelimeler: Yenidoğan, himen imperforatus, böbrek yetmezliği

 

Okülo-Aurikülo-Vertebral Sendromlu Üç Vakanın Değerlendirilmesi, 11(3):133-135, 2005

Mustafa Ali AKIN, Abdullah ÖZYURT, Esin Yıldız ALDEMİR, Sibel ÖZBEK, Sultan KAVUNCUOĞLU

ÖZET
        Goldenhar Sendromu ya da eş adıyla Okülo-Auriculo-Vertebral Sendrom (OAVS) göz-kulak-vertebra anomalileri ile ortaya çıkan bir sendromdur (1). Hastalar ağır klinik anomaliler yanında daha hafif malformasyonlarla da başvurabilir. Etyolojisi bilinmemesine rağmen, hastalığın temel anomalileri 1. ve 2. brankiyal yarıkların morfogenezindeki bozukluklar sonucu ortaya çıkar. Hastalıkta farklı kromozom anomalileri ve kalıtım şekilleri bildirilmesine rağmen, çoğunda kesin bir kromozom anomalisi tespit edilmemiştir (1,2). Bu yazıda son 9 ay içinde ikisi hastanemizde, biri başka bir sağlık kuruluşunda doğan ve servisimize yatırılarak tanı almış olan üç Goldenhar Sendromlu (OAVS) olgu sunulmuştur. 
      Anahtar kelimeler: Okülo-aurikülo-vertebral sendrom

 

Vankomisine Dirençli Enterokok Bakteriyemisi: Olgu Sunumu, 11(3):136-140, 2005
Pınar GÖKMİRZA ÖZDEMİR, Rengin ŞİRANECİ, Ferhan ÇETİNDAĞ, Emel KARAOĞLAN, Hüsem HATİPOĞLU, Önder ULUCAKLI, Akın KURTULDU
ÖZET
      Glikopeptid dirençli enterokok infeksiyonları ülkemizde ve dünyada nazokomiyal enfeksiyon etkeni olarak giderek artan sıklıkta karşımıza çıkmaktadır. Bu makalede; 3.5 yaşında, yabancı cisim aspirasyonu sonucunda ciddi hipoksik serebral hasar gelişen ve çeşitli cerrahi girişimlere maruz kalan, uzun süre yoğun bakımda takip edilen, daha sonra hastanemize nakledilen enterokok bakteriyemili bir olgu sunulmuştur. Bu olgu; özellikle hayatı tehdit eden enterokok enfeksiyonlarına zemin hazırlayan risk faktörlerine ve tüm hastanelerde alınması gereken tedbirlere dikkat çekmek amacıyla sunulmuştur. 
      Anahtar kelimeler: Nazokomiyal enfeksiyon, glikopeptid dirençli enterokoklar

 

İki Olgu Nedeniyle Morgagni Hernisi, 11(3):141-144, 2005

Pınar GÖKMİRZA ÖZDEMİR, Rengin ŞİRANECİ, Çiğdem YILMAZ, Seda YILDIRIM, Emel DİKMEN, Emel KARAOĞLAN, Gülay TİRELİ, Orhan DEMİRALİ, Murat ÜNAL, Serdar SANDER

ÖZET
    Diafragma hernileri nadir olarak görülen konjenital defektlerdir. Posterior diafragma hernilerinden daha nadir olarak görülen Morgagni hernileri sıklıkla sessiz seyrederler. Semptomsuz olması nedeniyle daha çok süt çocukluğu ve ileri yaşlarda öksürük, hırıltı atakları ya da gastrointestinal belirtilere neden olan Morgagni hernilerinde çoğu zaman tanı, rastlantısal olarak bir başka nedenden dolayı çekilen akciğer grafisi ile konur. Tanıları kliniğimizde konulan iki Morgagni hernisi olgusu, nadir görülmesi, çok değişik semptomlarla karşımıza çıkabilmesi, bu nedenle tekrarlayan hırıltılı solunum, göğüs ağrısı, öksürük ve alt solunum yolu enfeksiyonlarının ayırıcı tanısında akılda tutulması gerektiği düşüncesiyle sunuldu. 
      Anahtar kelimeler: Morgagni henisi, hışıltılı çocuk 
 

 

Hemorajik Döküntülü Kızamık Olgusu, 11(3):145-147, 2005
Emel KARAOĞLAN, M. Ali AKIN, Özlem TÜREL, Çiğdem YILMAZ, Hüsam HATİPOĞLU, Rengin ŞİRANECİ
ÖZET
          Kızamık çocukluk çağının en sık görülen döküntülü hastalığı olarak bilinmektedir. Özellikleri yaş, malnutrisyon, immunitesi zayıf bireylerde ve aşılanmamış 1 yaş altı çocuklarda ağır komplikasyonlarla seyredebilmektedir. Otitis media, pnömoni, akut ensefalomiyelit, SSPE, apandisit, purpura, laringotrakeit sık görülen komplikasyonlardır. 
      Sunulan vakada seyrek olarak kızamık seyri sırasında oluşan trombositopeni, lökopeni ve hemorajik döküntü anlatıldı. Kızamığa karşı efektif aşılama politikası uygulayarak bu hastalığın neden olduğu ciddi mortalite ve morbidite azaltılabilir düşüncesindeyiz. 
      Anahtar kelimeler: Kızamık komplikasyonları, trombositopeni

 

Çocukluk Çağı Zehirlenme Olgularının Epidemiyolojik ve Klinik Özelliklerinin İncelenmesi, 11(3):148-154, 2005
Alper YILMAZ, Suat BİÇER, Sadettin SEZER, E. Mahir GÜLCAN, Gönül AYDOĞAN, Hüseyin ALDEMİR
ÖZET
        Amaç: Zehirlenme nedeniyle çocuk acil servisimize getirilen hastalarımızın epidemiyolojik ve klinik özelliklerinin ve takip sonuçlarının incelenmesi. 
      Yöntem: Acil çocuk servisimize 1 Aralık 2003-30 Eylül 2004 tarihleri arasında ilaç ve kimyasal madde zehirlenmesi nedeniyle başvuran, yaşları 0.1-17 arasındaki 489 olgu çalışmaya alındı. Besin zehirlenmeleri çalışmaya alınmadı. Zehirlenme etkenleri ilaçlar, ev temizlik ürünleri, diğer kimyasal maddeler ve toksik gazlar (hidrokarbonlar, karbonmonoksit vb.), zirai ilaçlar ve diğerleri olarak sınıflandırıldı. 
      Bulgular: Çocuk acil servisine çalışma süresince getirilen 33.483 hasta arasında zehirlenme nedeni ile başvuran ve çalışma kapsamına alınan olguların sayısı 489’du (% 1,46). % 53'ü erkek, % 47’si kızdı. Zehirlenmelerin haziran ayında en fazla olduğu (62 olgu) görüldü. Olguların 1-6 (% 74,5) yaş grubunda fazla olması dikkat çekti. Zehirlenmeye en sık neden olan maddeler ev temizlik ürünleri (kostik/korrozif ajanlar) (% 46) ve ilaçlardı (% 30,7). Zehirlenmelerin büyük çoğunluğu oral yol ile oluşmuştu. Olguların 291’i (% 59,5) acil serviste, 179’u (% 36,6) diğer servislerde izlendi. 19 (% 3,9) vaka yoğun bakım ünitesine sevk edildi. Hiçbir vakada eksitus olmadı. 
      Sonuçlar: Çalışmamızda mayıs-haziran ve ocak-şubat aylarında zehirlenme olgularının sayısının diğer aylara göre daha fazla olduğu görüldü. En sık görülen zehirlenme etkenlerinin ev temizlik ürünleri olması ve çocuklardaki zehirlenmelerin sıklıkla evlerde olması nedeniyle, çocukların toksik maddelere kolaylıkla ulaşabildikleri düşünüldü. 
      Anahtar kelimeler: Çocuklarda zehirlenme, kostik maddeler, çocuk acil

 

Kabakulak Olgularında Pankreatit Sıklığı, 11(3):155-158, 2005
Emel KARAOĞLAN, M.A. AKIN, Özlem TÜREL, Hüsam HATİPOĞLU, Rengin ŞİRANECİ
ÖZET
            Amaç: Kabakulak ve komplikasyonları ülkemizde ve dünyada önemli bir sosyoekonomik problemdir. En sık görülen komplikasyonları menenjit, epididimo-orşit, daha ender olarakta pankreatit ve ovarit, nefrit, artrit, hepatitdir. Akut pankreatit ender bir komplikasyon olarak düşünülmektedir. Bu çalışmada kabakulak komplikasyonu olarak pankreatitin sıklığı araştırıldı. 
      Materyal ve Metod: 01.01.2001 ve 28.02.2001 tarihleri arasında hastanemiz enfeksiyon hastalıkları servisinde kabakulak tanısı ile takip edilen hastalarda pankreatit sıklığını araştırmak için 7’si (% 31) kız, 15’i (% 69) erkek olan ve yaşları 4 ile 13 yaş arasında değişen 22 olgu retrospektif olarak çalışıldı. Hastaların tümünde enfeksiyon markırları, kan glikozu, serum amilaz, lipaz ve kalsiyumunda içinde bulunduğu tam kan biyokimyasal değerlerine bakıldı. Baş ağrısı ve kusmanın eşlik ettiği vakalarda meningeal irritasyon bulguları saptananlara BOS incelemesi yapıldı. 
      Bulgular: Baş ağrısı ve kusmaların eşlik ettiği vakalarda meningeal irritasyon bulguları saptananlara yapılan 22 olgunun 12’sinde (% 54) aseptik menenjit tespit edildi. İki olgu (% 9) genel durum düşkünlüğü nedeniyle takip edildi. Yedi olguda (% 31) pankreatit saptandı. Pankreatit olgularının yaşları 4 ile 10 arasında değişmekle birlikte ortalama yaş 7.2’ydi. 7 olgudan 1’i (% 14) kızdı. Tüm olgularda serum amilaz düzeyleri yüksek saptandı. Amilaz ile birlikte bırakılan lipaz yüksekliğinin eşlik ettiği vakaların sıklığı % 57 (4 olgu)’ydi. 
      Sonuç: Kabakulak hastalığının ender komplikasyonlarından olan pankreatite daha yüksek bir sıklıkta rastlandı. Bu sıklıkta oluşan pankreatit virusun patojenitesine veya mutasyona uğramış olabileceğine bağlandı. 
      Anahtar kelimeler: Kabakulak, pankreatit

 

Preterm Yenidoğanlarda Prenatal Sorunlar ve İntrauterin Büyüme Geriliği İlişkisi, 11(3):159-162, 2005
Leyla AKIN, Mustafa Ali AKIN, Sultan KAVUNCUOĞLU
ÖZET
          Amaç: Preterm yenidoğanlarda annedeki prenatal/perinatal risk faktörleri ile intrauterin büyüme geriliği arasındaki ilişkiyi araştırmak. 
      Yöntem: Hastanemiz doğum kliniğinde ardışık doğan 20.000 canlı bebekten gestasyon yaşı <37 hafta olan ve prematüre biriminde izlenen 960 yenidoğan değerlendirilmeye alındı. Lubchenco’nun Colorado eğrilerine göre doğum tartısı 10.persantilin altında kalanlar SGA olarak tanımlandı. Ponderal indeks kullanılarak SGA bebekler simetrik (sSGA) ve asimetrik (aSGA) olarak iki gruba ayrıldı. 134 preterm SGA bebek çalışma grubunu oluşturdu. Gestasyon yaşı ve cinsiyeti göre birebir eşleştirilen 134 AGA bebek ile kontrol grubu oluşturuldu. Tüm bebeklerin anneleri ile ilgili obstetrik bilgileri kaydedildi. Bunlardan, fetal distres bulguları (internal ya da eksternal monitorizasyon ile belirlenmiş fetal bradikardi, taşikardi, azalmış variabilite, değişken ve geç deselerasyonlar), preeklampsi, oligo/anhidroamnios, erken membran rüptürü ile ilgili veriler değerlendirilmeye alındı. İstatistiksel değerlendirme için SPSS programı kullanıldı. 
      Bulgular: Fetal distres bulguları yönünden kendi aralarında karşılaştırıldığında simetrik (sSGA), asimetrik (aSGA) ve AGA grupları arasında istatistiksel farklılık yoktu (p=0.790). SGA ve AGA gruplar arasında oligo/anhidroamnios varlığı açısından farklılık yoktu (p= 0.092). SGA grubunda annelerinde preeklampsi anlamlı düzeyde daha fazla bulundu. sSGA grubu ayrı olarak değerlendirildiğinde de bu fark anlamlıydı (p=0.012). SGA bebeklerin hem genelinde hem de aSGA grubunda annelerde erken membran rüptürünün daha sık olduğu görüldü (p=0.012). 
      Sonuç: SGA doğan bebeklerin annelerinde preeklampsi ve EMR daha sık görülürken, fetal distres bulguları ve oligo/anhidroamnios açısından fark saptanmamıştır. Bu durum preterm doğumun İUGR olmasa bile tek başına bir risk faktörü olmasına bağlanmıştır. 
      Anahtar kelimeler: Preterm, SGA, prenatal risk faktörleri, İUGR

 

Cilt Testi Pozitif ve Negatif Astmatik Çocuklarda Nazal Endoskopi Bulguları, 11(3):163-168, 2005

Pınar GÖKMİRZA ÖZDEMİR, Mustafa ÖZDEMİR, Rengin ŞİRANECİ, Belgin TURALI AKTAŞ, Çiğdem YILMAZ, Özden TÜREL, Osman PİNÇE, Hüsem HATİPOĞLU

ÖZET
            Amaç: Cilt testi pozitif ve negatif astmatik çocuklarda allerjik rinit ve sinüzit açısından nazal endoskopi bulgularının değerlendirilmesi. 
      Gereç ve Yöntem: Çalışma, SSK Bakırköy Doğumevi Kadın ve Çocuk Hastalıkları Eğitim Hastanesi, Çocuk Allerji-İmmünoloji Polikliniği’nden takipli, yaşları 5 ile 15 yıl arasında dağılım gösteren; 18’i kız, 33’ü erkek toplam 51 hasta ile yürütüldü. Çalışmaya alınan tüm hastalara (ORDONNANCE A.P.S.I Starllergenes test solüsyonları) kullanılarak epikutan prick test metoduyla cilt testleri uygulandı. Otuz hasta cilt testi pozitif (Grup 1), 21 hastaysa negatifti (Grup 2). Çalışmaya alınan tüm hastalara; İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi KBB Anabilim Dalı’nda nazal endoskopik muayene uygulandı. Hastalardaki sinüzit son tanısı; 2 major veya 1 major-2 minor semptom varlığı (96) ve bunları destekleyen fizik muayene ve/veya radyolojik bulguların varlığı ile allerjik rinit son tanısı; sorgulanan 4 semptomdan en az 2 sinin varlığı ve tekrarlayıcı olması ile konuldu. 
      Bulgular: Cilt testi pozitif grupta allerjik rinit % 46.7, sinüzit % 23.3, oranında saptanırken, hiçbir hastada allerjik rinit ve sinüzit birlikteliği saptanmadı. % 30 hastada ise, normal nazal endoskopik bulgular görüldü. Cilt testi negatif grupta ise alerjik rinit % 42.9, sinüzit % 33.3, alerjik rinit ve sinüzit birlikteliği % 9,5 oranında saptanırken, sadece % 14.3 hastada normal nazal endoskopi bulguları saptandı. Nazal endoskopideki her bir bulgu açısından gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmamıştır. 
      Sonuç: Astmatik çocuklarda cilt testi pozitifliğinin nazal endoskopi bulgularında cilt testi negatif gruba göre anlamlı bir fark yaratmadığı ve nazal endoskopinin pediatrik yaş grubunda da seçilmiş hastalarda allerjik rinit ve sinüzit tanısında diğer tanı yöntemlerine ek bir yöntem olarak güvenle uygulanabileceği görüldü. 
      Anahtar kelimeler: Allerjik rinit, sinüzit, nazal endoskopi

2019

2018

2017

2016

2015

2014

2013

2012

2011

2010

2009

2006

2005

2004

Logos Tıp Yayıncılığı
Yildiz Posta Cad. Sinan Apt. No:36
D.63-64 Gayrettepe 34349 Istanbul
 
Fax :
(212) 288 0541
(212) 288 5022
(212) 211 6185
  E-mail
[email protected]
  Google Maps için tıklayın