Ana Sayfa ›› Dergiler ›› Jinekoloji Obstretrik Pediatri Dergisi Eylül 2013 ›› Jinekoloji Obstretrik Pediatri Dergisi Şubat 2006


Jinekoloji Obstretrik Pediatri Dergisi Şubat 2006

 Şubat 2006

    
Jinekoloji Obstetrik Pediatri Dergisi 12(1):4-6, 2006 
Sezaryen Sonrası Vajinal Doğum
Metin İNGEÇ, Yakup KUMTEPE, Orhan ÖZDİLLER, Süleyman COŞGUN, Sedat KADANALI
ÖZET
     Amaç: Sezaryen operasyonu geçirmiş hastalarda, sonraki gebeliklerinde vajinal doğum yapabilme oranlarını ve rüptür risklerini tespit etmek. 
      Yöntem: Ocak 1999-Aralık 2001 tarihleri arasında Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği’ne başvuran geçirilmiş seksiyo tanılı 358 gebe çalışmaya alındı. Elektif olarak sezaryene alınan (n=219) hastalar ile sezaryen sonrası vajinal doğuma bırakılan (n=139) hastalar arasındaki sonuçlar karşılaştırıldı. 
      Bulgular: Üç yıllık sürede çalışma grubuna alınan 358 gebenin 139’u (% 39) vajinal doğuma aday grubuna alınmıştır. Bu grupta 139 hastanın 99 (% 71)’i normal doğum yaptı. Vajinal doğuma bırakılan grupta 2 hastada rüptür gelişti. Vajinal doğumda rüptür 2 hastada (% 1.4) görüldü. Bunların 1’inde inkomplet rüptür, diğerinde komplet rüptür gelişti. Vajinal doğumda başarılı olunan grupla, başarısız olunan grupta ve elektif sezaryene alınan grupta 5. dakika APGAR skorları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmadı. 
      Sonuç: Geçirilmiş sezaryen sonrası vajinal doğuma, uy-gun kriterlere sahip hastalar güvenlikle yönlendirilebilir. 
      Anahtar kelimeler: sezaryen, vajinal doğum, APGAR

 

Jinekoloji Obstetrik Pediatri Dergisi 12(1):7-10, 2006 
Mesane Boynunun Hipermobil Olduğu Stres Üriner İnkontinanslı Hastalarda Burch Kolposüspansiyonu ve Paravajinal Defekt Onarımının Birlikte Uygulanması
Ayşe GÜRBÜZ, Ateş KARATEKE, Canan KABACA, Murat MENGÜLÜOĞLU, Kezban NARİN, Bekir ÇELİK, Ali GEDİKBAŞI
ÖZET
      Amaç: Mesane boynu hipermobilitesinin eşlik ettiği, stres üriner inkontinanslı hastalarda paravaginal defektin saptanmasının önemi ve Burch kolposüspansiyonuna ek ola-rak yapılan paravaginal onarımın, burch operasyonunun kısa ve uzun dönem başarısına etkisinin araştırılması. 
      Materyal ve Metod: 1999-2001 yılları arasında Zeynep Kamil Hastanesi Jinekoloji Polikliniği’ne başvuran stres ürinerin kontinanslı hastalar klinik anamnez, fizik muayene, stres test, Q tipi test, idrar kültürü, açlık kan glukozu, transvaginal USG ve ürodinami ile değerlendirildi. Anatomik tip gerçek üriner inkontinans tanısı almış ve spekulum muayenesinde paravaginal defekt bulgusu veren 32 hasta değerlendirildi. 32 hastanın 16’sına üriner inkontinans tedavisi amaçlı burch-kolposüspansiyonu, diğer 16 hastaya ise, burch-kolpasüspansiyonu ve paravaginal defekt onarımı (burch+PvdO) yapıldı. Bu hastalarda üriner inkontinansa eşlik eden diğer jinekolojik patolojiler eş za-manlı opere edildi. Hastalar postoperatif 12. ayın sonunda klinik anamnez, fizik muayene, stres test ve Q tipi test ile değerlendirildi. 
      Bulgular: Postoperatif 12. ayın sonunda subjektif olarak, hastanın idrar kaçağının olmadığını ifade etmesi ve objektif olarak da stres test ile idrar kaçağının gözlenmemesi ile tedavi başarılı olarak değerlendirildi. Burch grubundaki bir hasta dışında objektif olarak idrar kaçağı gözlenmedi. Her 2 grupta preoperatif ile postoperatif Q tipi test arasında, ileri derecede anlamlı fark saptandı. İki grup arasında ise, anlamlı fark saptanmadı. 
      Tartışma: Postoperatif 12. ayın sonundaki değerlendir-mede iki grup arasında anlamlı fark saptanmamıştır. Burch kolposüspansiyonunun başarı oranlarının uzun dö-nem izlemlerde azaldığı bilinmektedir. Paravajinal defektin eşlik ettiği ve mesane boynu hipermobil hastalarda burch operasyonuna ek olarak paravaginal defek onarımı yapılmasının, uzun dönem başarı sonuçlarını arttıracağına inanmaktayız. 
      Anahtar kelimeler: burch kolposüspansiyonu, para-vajinal defekt onarımı, stres üriner inkontinans

 

Jinekoloji Obstetrik Pediatri Dergisi 12(1):11-13, 2006 
Konvülziyon Vakalarında Risk Faktörleri ve Sosyodemografik Özelliklerinin Değerlendirilmesi
Nevin UZUNOĞLU SAKALLI, Gülseren ARSLAN, Ender AKSÜYEK, Suat BİÇER, Gönül AYDOĞAN
ÖZET
         Amaç: Bu çalışmada acil çocuk servisimize konvülziyon ile getirilen 1 ay-14 yaş arasındaki hastalar değerlendirildi. Bu hastaların konvülziyon çeşidi, epilepsi sıklığı, risk faktörleri ve sosyo-demografik karakterlerinin araştırılması amaçlandı. 
      Materyal ve Metod: Çocuk acil servisimize epilepsi ya da febril konvülziyon nedeniyle getirilen çocuklar incelendi. Konvülziyonlu hastalar epilepsi ve febril konvülziyonlu olarak iki gruba ayrıldı. Ayrıca kontrol grubu da alındı. 
      Bulgular: Bu çalışmada toplam 703 vaka incelendi. Epilepsili grupta 330 hasta, febril konvülziyon grubunda 207 hasta ve kontrol grubunda 100 vaka vardı. Epilepsili grupta kafa travması % 3.6, merkezi sinir sistemi enfeksiyonu % 4.5, akraba evliliği % 30, aile öyküsü % 21.5 saptandı. Kontrol grubunda kafa travması % 1, merkezi sinir sistemi enfeksiyonu % 2, akraba evliliği % 31 oranında bulundu. Febril konvülsiyonluların % 33’ünde pozitif aile öyküsü mevcuttu. 
      Sonuç: Epilepsi için pozitif aile öyküsü, epilepsili grupta kontrol grubundan daha yüksekti. 
      Anahtar kelimeler: epilepsi, febril konvülziyon, ailede konvülziyon öyküsü

 

Jinekoloji Obstetrik Pediatri Dergisi 12(1):14-16, 2006 
Neonatal Geç Sepsiste Ortalama Trombosit Hacmi Artışı
Muhammet GEYİK, Suat BİÇER, Pınar GÖKMİRZA, Hüseyin ALDEMİR
ÖZET
       Trombositopeni sepsisli yenidoğanlarda sıklıkla gözlenmektedir. Trombositopeninin neonatal sepsiste sık görülen bir komplikasyon olması yanında, geç sepsisle bağlantılı olan ortalama trombosit hacminin de bir belirteç olarak kullanılabileceği ortaya çıkarılmıştır. Kültürle kanıtlanmış sepsis esnasında trombosit sayısı ve ortalama trombosit hacmi tespit edilmiştir. Bakteriyemi bulguları belirgin olan 36 yenidoğanın ortalama trombosit hacmi 10.8 femtolitrenin üzerindeydi. Yüksek ortalama trombosit hacmi ve düşük trombosit sayısı bakteriyeminin tespitinde yüksek spesifite (sırasıyla; % 85, % 72) göstermiş olup, iyi bir negatif prediktif değere sahiptir. Erken sepsisli yenidoğanların ortalama trombosit hacimleri normal kalmaya eğilimli iken, geç sepsiste (> 3 gün) ortalama trombosit hacimlerinde artış olmaktadır. Geç sepsis tanısı düşünüldüğünde ortalama trombosit hacmi ve trombosit sayısındaki değişikliklere dikkat edilmelidir. 
      Anahtar kelimeler: neonatal sepsis, trombositopeni, ortalama trombosit hacmi, geç sepsis

 

Jinekoloji Obstetrik Pediatri Dergisi 12(1):17-19, 2006 
Primer Enurezis Nokturna Tedavisinde Enterobius vermicularis Eradikasyonunun Etkinliği
Özlem SANGÜN, Faruk İNCECİK, Gülnaz ÇULHA, Sinem KARAZİNCİR
ÖZET
     Amaç: Çocukluk çağında önemli sosyal ve psikolojik sorunlara sebep olan primer enürezis nokturna ile Enterobius vermicularis birlikteliğini araştırmak ve antiparaziter tedaviye enürezis yanıtını değerlendirmek amaçlanmıştır. 
      Bulgular: Hastalarımızın tamamında enürezis primerken, 31 hastanın aile öyküsü pozitifti (% 52). Tuvalet eğitim yaşı ortalama 2.9 (2-3 yaş) olan hastaların 11’inde kabızlık mevcuttu. 7 hasta daha önce enürezise yönelik değişik tedaviler almış ancak bundan yarar görmemişti. 60 hastanın 18’inde selofan band yöntemiyle Enterobius vermicularis saptandı (% 30). Antiparaziter tedaviyle hastaların tamamında enterobius vermicularis eradike edildi. Selofan band (+) bulunan hastalardan 2’sinde (% 11) 3. ayın sonunda tam düzelme, 5’inde (% 28) enürezis sıklığında azalma saptandı. 11 hastada Enterobius vermicularis negatifleşmesine rağmen, enüreziste azalma olmadığı gözlendi (% 61). 
      Sonuç: Primer enürezis tedavisinde ailesel ve yapısal faktörler dışında kolay tedavi edilebilen ekzojen bir faktör olan enterobiyaz tedavisinin etkinliği gözardı edilmemelidir. 
      Anahtar kelimeler: primer enürezis, Enterobius vermicularis, tedavi

 

Jinekoloji Obstetrik Pediatri Dergisi 12(1):20-23, 2006 
Lissensefalili Vakalarımızın Klinik Bulgular ve Magnetik Rezonans Görüntülemeleriyle Değerlendirilmesi
Nuray AKTAY, Gülseren ARSLAN, Ender AKSÜYEK, Suat BİÇER, Sertaç HANEDAN
ÖZET
    Amaç: Kliniğimizde izlediğimiz gelişimsel serebral anomalili vakalar arasında lissensefali saptananların insidansını bularak, klinik ve magnetik rezonans görüntüleme bulguları ile birlikte değerlendirmek. 
      Materyal ve Metod: Çalışmamıza İstanbul Bakırköy Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Eğitim-Araştırma Hastanesi Çocuk Nörolojisi Polikliniği tarafından izlenen 23 lissensefali vakası dahil edilerek, dosyaları retrospektif olarak gözden geçirildi. Klinik bulguları ve magnetik rezonans görüntüleme değerlendirmeleri taranarak ortaya konuldu. 
      Bulgular: 1994-2000 yılları arasında toplam 11.600 hasta arasından saptanan 100 gelişimsel serebral anomali vakası içinde lissensefali insidansının % 23 olduğu tespit edildi. Bu hastaların % 74’ü erkek, % 26’sı kızdı. Lissensefalili vakalarda sıklıkla eşlik eden anomalilerin de olduğu gözlendi. 
      Sonuç: Lissensefali doğum sonrası ortaya çıkabilecek sekonder bir etkenden çok nöronal migrasyon sırasında ortaya çıkabilecek bir faktöre bağlı gelişen serebral anomalilerdir. Ender görülen gelişimsel serebral anomalilerin oldukça geniş bir parçasını oluşturmaktadırlar. 
      Anahtar kelimeler: lissensefali, gelişimsel serebral anomali, magnetik rezonans görüntüleme 
 

 

Jinekoloji Obstetrik Pediatri Dergisi 12(1):24-26, 2006 
Nonketotik Hiperglisinemili Yenidoğan Vaka Sunumu
Sultan KAVUNCUOĞLU, Emel YAMAN, Esin Yıldız ALDEMİR, Gülseren ARSLAN, Sibel ÖZBEK
ÖZET
          Nonketotik hiperglisinemi ender görülen, otozomal resesif geçişli, vücutta glisin artışı ile giden, prognozu kötü olan bir metabolizma hastalığıdır. Makalemizde hipotoni, tekrarlayan apneler ve miyoklonik nöbetleri olan, elektroensefalografisinde burst-supresyon paterni gözlenen, plazma ve beyin omurilik sıvısı glisin oranında artış saptanan bir nonketotik hiperglisinemi vakası sunulmuştur. 
      Anahtar kelimeler: hiperglisinemi, apne, hipotoni

 

Jinekoloji Obstetrik Pediatri Dergisi 12(1):27-29, 2006 
Pediatrik Temel ve İleri Yaşam Desteği Uygulamalarında Yapılan Değişiklikler
Suat BİÇER, Hüseyin ALDEMİR
ÖZET
       Bu yazı pediatrik resüsitasyon konusunda, en son 2000 yılında yayınlanan ILCOR’dan sonra olan çok önemli değişiklikleri içeren bir özettir. Rehberlerdeki değişiklikler, ikna edici bilimsel buluşlara dayanarak ve olabildiğince öğrenme ve kalıcı olmayı kolaylaştırmaya yönelik olarak yapılmıştır. Kurtarıcıların çocuğa zarar verme korkusu nedeniyle çoğu çocuğa resüsitasyon uygulanmadığı bilgisine dayanarak, günümüzdeki resüsitasyon rehberlerinin basitleştirilmesine doğru güçlü bir yöneliş söz konusudur. 
      Anahtar kelimeler: çocuk, resüsitasyon, rehber

 

Jinekoloji Obstetrik Pediatri Dergisi 12(1):30-33, 2006 
Çocuklarda Respiratuar Sinsityal Virüs İnfeksiyonu
Ömer Faruk BEŞER, Gökhan DAVUTOĞLU, Suat BİÇER, Önder ULUCAKLI, Hüseyin ALDEMİR
ÖZET
            Respiratuar sinsityal virüs tüm yaşlardaki hastalarda akut solunum yolu hastalığına neden olur. Süt çocukları ve küçük çocuklarda bronşiolit ve pnömoninin en önemli nedenidir. Hemen tüm çocuklar ilk iki yılda infekte olur ve yaşam boyu reinfeksiyonlar görülebilir. Nazofarengeal örneklerde viral antijenin tespiti için, ticari olarak bulunabilen immunfluoresan ve immunoassay teknikleri gibi hızlı tanı yöntemleri tercih edilir. Daha önceden sağlıklı olan ve virüsle infekte süt çocuklarının çoğunu hastaneye yatırmaya gerek kalmaz, hastaneye yatırılan çoğu hastaya da destek tedavisi uygulanır ve beş günden önce taburcu edilirler. Öncelikli tedavi destek tedavisi olup, başlıca hidrasyon ve oksijenasyonu içerir. Olguların solunum durumları dikkatle izlenmelidir, mekanik ventilasyon uygulanması gerekebilir. 
      Anahtar kelimeler: respiratuar sinsityal virüs, bronşiolit, immunofluoresan, immunoassay

 

Jinekoloji Obstetrik Pediatri Dergisi 12(1):34-37, 2006 
Karbonmonoksit Zehirlenmeleri
Suat BİÇER, Mehmet KESİKMİNARE, Ferhan ÇETİNDAĞ, Hüseyin ALDEMİR
ÖZET
           Karbonmonoksit çocuklarda ciddi mortalite ve morbiditesi olabilen önemli bir hücresel toksindir. Kanın oksijen taşıma kapasitesini ve oksijenin dokulara verilmesini azaltır. Karbonmonoksite maruz kalma durumunda karboksihemoglobin düzeyi yükselir, ancak klinik bulgularla sıklıkla uyumlu değildir. Karbonmonoksit zehirlenmesinde toksinin eliminasyonu ve oksijen sunumunun artırılması için maskeyle yüksek akımlı oksijen uygulanması gereklidir. Hiperbarik oksijen tedavisi iskemik bulguların gelişmesini önler, nöropsikiyatrik bozuklukların düzeltilmesinde yararlıdır. Özellikle bebeklerdeki karbonmonoksit zehirlenmelerinde ve koma, konvülziyon ya da senkop durumlarında hiperbarik oksijen tedavisi önerilmektedir. 
      Anahtar kelimeler: karbonmonoksit, hücresel toksin, zehirlenme, hiperbarik oksijen tedavisi, çocuk

 

Jinekoloji Obstetrik Pediatri Dergisi 12(1):38-40, 2006 
Çocuklarda Enterik Adenovirüs Enfeksiyonları
Suat BİÇER, Diğdem BEZEN, Önder ULUCAKLI, Sadettin SEZER, Gönül AYDOĞAN, Hüseyin ALDEMİR
ÖZET
            İshal, tüm dünyada çocuklardaki morbidite ve mortalitenin en sık nedenlerinden biridir. Çocuklardaki akut ishalin nedenleri yer, zaman ve toplumlara göre değişiklik gösterir. İshalli hastalıklarla ilişkili enterik patojenler giderek daha fazla tanınmaktadır. Çocuklardaki akut infeksiyöz ishallerin en sık görülen nedeni viral barsak enfeksiyonlarıdır. Son 10 yılda Türkiye’de viral gastroenteritlerin nedenlerinin anlaşılması konusunda önemli gelişmeler olmuştur. Enterik adenovirüsler infeksiyöz ishal ile hastaneye yatırılan çocukların küçük bir kısmından sorumludurlar, ancak rotavirüsten daha uzun bir hastalık sürecine neden olur. Enterik adenovirüslerin tanısında tercih edilen metod immunoassay teknikleriyle antijen tespitidir. Enterik adenovirüs infeksiyonunun tedavisi destekleyici tedavidir. 
      Anahtar kelimeler: enterik adenovirüsler, akut ishal, viral gastroenterit, çocuk

2019

2018

2017

2016

2015

2014

2013

2012

2011

2010

2009

2006

2005

2004

Logos Tıp Yayıncılığı
Yildiz Posta Cad. Sinan Apt. No:36
D.63-64 Gayrettepe 34349 Istanbul
 
Fax :
(212) 288 0541
(212) 288 5022
(212) 211 6185
  E-mail
[email protected]
  Google Maps için tıklayın