Jinekoloji Obstetrik Pediatri Dergisi 12(2):44-47, 2006
Endometrium Karsinomu Vakalarında Risk Faktörlerinin İncelenmesi
|
Özgür AKBAYIR, Ceyhun NUMANOĞLU, Engin ODABAŞ, Volkan ÜLKER, Kemal GÜNGÖRDÜK, Birgül GÜRASLAN, Hakan GÜRASLAN, Ahmet GÜLKILIK
|
|
Amaç: Sağlık Bakanlığı İstanbul Bakırköy Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Jinekolojik Onkoloji Kliniği’nde opere edilen endometrium kanseri vakalarının klinik özelliklerinin ve risk faktörlerinin belirlenmesi için retrospektif olarak değerlendirilmesi.
Yöntem: Kasım 2001-Ocak 2004 tarihleri arasında endometrium kanseri tanısıyla kliniğimizde opere edilen 88 hasta retrospektif olarak değerlendirildi.
Bulgular: Hastalarımızın ortalama yaşı 56’ydı. Ortalama body mass indeks 31.07 kg/m2, parite 3.51, menarş yaşı 13.36 olarak saptandı. Ortalama menapoz yaşı 49.1 olup, 55 hasta (% 62.5) postmenapozal dönemdeydi. En sık klinik semptom olan postmenapozal kanama % 59 hastada mevcuttu. Hastaların % 5.6’sında yalnızca diyabet, % 2.2’sinde yalnızca hipertansiyon, % 17’sinde ise, hem diyabet hem hipertansiyon vardı. Hastaların büyük bir kısmı (% 47) erken evredeydi (evre Ib) ve % 94’ü endometrioid karsinomdu.
Sonuç: Vakalarımız daha önceki kontrollü çalışmalarla belirlenmiş olan risk faktörleri açısından değerlendirildiğinde çoğunun bu risk faktörlerini taşıdığı görülmüştür.
Anahtar kelimeler: endometriyum kanseri, risk faktörleri
|
Jinekoloji Obstetrik Pediatri Dergisi 12(2):48-50, 2006
Servikal Smear Sonuçlarının Kolposkopi Altında Yapılan Biyopsi Sonuçları ile Karşılaştırılması
|
Özgür AKBAYIR, Ceyhun NUMANOĞLU, Engin ODABAŞ, Kemal GÜNGÖRDÜK, Birgül GÜRASLAN, Hakan GÜRASLAN, Ahmet GÜLKILIK
|
|
Amaç: Servikal smear ile kolposkopi altında yapılan biyopsi sonuçlarını karşılaştırarak, sitoloji ile histolojinin birbiri ile korelasyonunu ve tedaviyi yönlendirmedeki öneminin belirlenmesi amaçlanmıştır.
Yöntem: Prospektif olarak gerçekleştirilen bu çalışmaya, jinekolojik onkoloji kliniğine anormal smear sonucu nedeniyle refere edilerek kolposkopi altında biyopsi yapılan 184 hasta dahil edildi. Schiller testi rutin uygulanmadı. Kolposkopi ile orijinal skuamöz epitel, kolumnar epitel, tranformasyon zonu görülemeyen vakalarda endoservikal kürtaj yapıldı.
Bulgular: Smearı normal olup, şüpheli servikal lezyonu olan hastalarda kolposkopi altında yapılan biyopsilerin % 8’i pozitif çıktı. Smearı patolojik olup histolojik incelemede lezyon varlığı ise hastaların % 39’unda gösterilmiştir.
Sonuç: Elde edilen sonuçlar smearın taramada sensivitesinin ve güvenilirliğinin yeterli olduğunu göstermiştir. Ancak, smear tarama amaçlı kullanılmalıdır. Tedaviye yönelik girişim ise, biyopsi ile konfirme edilerek planlanmalıdır.
Anahtar kelimeler: bethesta, premalign, servikal
|
Jinekoloji Obstetrik Pediatri Dergisi 12(2):51-55, 2006
2-24 Aylık Çocuklarda BCG ile Aşılanma ve Aşıya Bağlı Komplikasyon Sıklığının Araştırılması
|
Ramazan ÖZEN, Suat BİÇER, Özden TÜREL, Rengin ŞİRANECİ
|
|
Amaç: Doğumdan hemen sonra yapılan BCG aşısının yerel yan etkilere sık olarak neden olduğu ve doğumda yapılan BCG aşısının etkinliğinin daha geç yapılan aşılamaya göre daha az olduğu gösterilmiştir. Bu nedenlerle ülkemizde daha önce doğumdan hemen sonra yapılan BCG uygulaması 3. ay olarak değiştirilmiştir. Bu çalışmada, ülkemizde yakın zamana dek yaşamın ilk günlerinde uygulanan BCG’nin yerel yan etkilerinin oldukça sık görülmesi ve yapılan çalışmalarda ortalama 3. ayda yapılan geç aşılamanın daha az yan etki ve daha yüksek koruyuculuk sağladığının anlaşılmasıyla 2. aya kaydırılmasının aşılanma ve yan etki oranlarını ne yönde etkilendiğinin araştırılması amaçlanmıştır.
Materyal ve Metod: Yaşları 2-24 ay arasında olan 1.000 hastanın ebeveynlerine BCG ile aşılanma durumu, aşılanma zamanı, aşıya bağlı skar oluşma durumu, komplikasyon olarak ateş, aşırı lokal ülserasyon, sol koltuk altında lenfadenopati gelişip gelişmediği soruldu. Ailelerinde tüberküloz anamnezi olanlar belirlendi. Hastanın muayenesinde skar ve aşırı lokal ülserasyon, bölgesel lenfadenopati gibi yerel yan etkilerin varlığı değerlendirildi.
Bulgular: Çalışmaya alınan 1.000 vakanın yaş ortalaması 12.42 ± 6.32’ydi. BCG ile aşılanmış olan vaka sayısı 959 (% 96)’du. Vakaların 841’inde (% 84) BCG skarı mevcuttu. BCG aşısı yapılmış olan vakaların % 87.7’sinde (n: 841) skar vardı. Lenfadenopati 7 vakada (% 0.7), ateş 10 vakada (% 1), aşırı lokal ülserasyon 15 vakada (% 1.5) gelişmişti. Aşılı olan 959 vakanın 118’inde (% 12) BCG skarı oluşmadığı görüldü. Lenfadenopati saptanan vakaların BCG skarına sahip olup olmamaları bakımından aralarında anlamlı bir fark saptanmamıştır.
Sonuç: BCG ile aşılanma oranının yüksek bulunması, doğumda aşılama yerine 3. ayda aşılamanın vaka kaybına neden olmadığını gösterebilir. 3. ayda çocuğun deri kalınlığının artması ve doğal savunma mekanizmalarının güçlenmesi nedeniyle, bu ayda yapılan aşılamada yan etkiler de daha az bulunmaktadır. Bu sonuç aynı zamanda kullanılan aşının kaliteli olması, sağlık personelinin aşılama konusunda daha eğitimli olması ve aşının hazırlanmasında ve uygulanmasında steriliteye önem verilmesi gibi etkenlerle de ilgilidir.
Anahtar kelimeler: aşılanma oranı, BCG, lenfadenopati, yan etki
|
Jinekoloji Obstetrik Pediatri Dergisi 12(2):56-58, 2006
Hatay İlindeki Çocuk Esirgeme ve Yetiştirme Kurumu’nda Barınan Çocuklarda Enterobius vermicularis’in Yaygınlığı
|
Gülnaz ÇULHA, Özlem SANGÜN
|
|
Amaç: Ülkemizde Enterobius vermicularis’in okul çağı çocuklarında yüksek sıklıkta bulunduğunu bildiren yayınlar bulunmakdadır. Çalışmada Hatay ili Çocuk Esirgeme ve Yetiştirme Kurumu’ndaki çocuklarda Enterobius vermicularis yaygınlığının araştırılması ve korunma ile ilgili personele ve çocuklara bilgi verilmesi amaçlanmıştır.
Yöntem: Çalışmada 60 çocuktan selofanlı lam yöntemiyle alınan perianal bölge materyallerinde Enterobius vermicularis ve helmint yumurtaları aranmıştır.
Bulgular: Araştırmada 0-7 yaş arası 35 kız ve 25 erkek olmak üzere 60 çocuktan selofanlı lam yöntemi ile perianal bölge materyali alınmış ve % 75.0 oranında pozitiflik bulunmuştur.
Sonuç: Enterobius vermicularis’in bir sağlık sorunu olarak önemini koruduğu belirlenmiştir. Bu nedenle parazitten korunmak için bu tür sağlık taramalarının düzenli olarak yapılması, bulaşma ve korunma yolları ile ilgili halk sağlığı eğitimlerinin planlanması ve broşürlerin hazırlanıp dağıtılması önerileri sunulmuştur.
Anahtar kelimeler: çocuk, Enterobius vermicularis, yetiştirme yurdu
|
Jinekoloji Obstetrik Pediatri Dergisi 12(2):59-65, 2006
Çocuklarda Bağırsak Parazit İnfestasyonlarının İmmün Sisteme Etkileri
|
Ahmet ÖZTÜRK, Suat BİÇER, Leyla AKIN, Pınar GÖKMİRZA, Osman PİNÇE, Rengin ŞİRANECİ
|
|
Amaç: Koruyucu sağlık hizmetlerinin yeterli etkinlikte sağlanamadığı ülkemizde paraziter infestasyonlar önemini korumaktadır. Organizmada parazite karşı immünolojik ve immünolojik olmayan bir yanıt gelişir. Bu çalışmanın amacı paraziter infestasyonlarda immün sistemdeki, özellikle de hücresel immünitedeki değişiklikleri ve yüksek immunglobulin E (IgE) düzeyleri ile T hücre ilişkisini incelemektir.
Materyal ve Metot: Araştırma materyalimizi İstanbul Bakırköy Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Poli-kliniği’ne başvuran, dışkı incelemesinde Ascaris lumbricoides, Giardia intestinalis, Enterobius vermicularis bulunan, yaşları 2 ile 14 arasında olan 30 vaka oluşturmaktaydı. Vakalarımızda tedavi için askariyaziste pyrantel pamoate 11 mg/kg tek doz, enterobiyaziste pyrantel pamoate 11 mg/kg 15 ara ile 2 kez, giardiyaziste metronidazol 15 mg/kg/gün 10 gün süreyle verilmiştir. Vakalarımızda tedavi öncesi ile tedavi sonrası lökosit sayısı, periferik kandaki lenfosit ve eozinofil sayısı, immünglobulin düzeyleri ve lenfosit alt grupları araştırılmış ve bu değerler kontrol grubuyla karşılaştırılmıştır.
Bulgular: Askarisli vakaların tedavi öncesi ve sonrası immünolojik değerlerinin karşılaştırılmasında; tedavi öncesinde relatif eozinofil sayıları yüksek (p<0.001), mutlak eozinofil sayıları yüksek (p<0.01), IgE düzeyleri yüksek (p<0.01) belirlenmiştir. T3 yüzdesi tedavi sonrasına oranla (p<0.02) ve T8 yüzdesi düşük (p<0.01) bulunmuştur. T4/T8 oranı ise, tedavi öncesinde yüksek (p<0.01) belirlenmiştir. Askarisli vakaların kontrol grubuyla karşılaştırılmasında askarisli vakalarda mutlak ve relatif eozinofil sayıları yüksek (p<0.001), IgE düzeyleri yüksek (p<0.01), T3 yüzdesi düşük (p<0.02), T8 yüzdesi düşük (p<0.01), T4/T8 oranı ise yüksek (p<0.02) bulunmuş, diğer immünolojik parametreler arasında anlamlı farklılık saptanmamıştır. Askariyazisli vakaların IgE düzeyleri ile T8 yüzdesi arasında p<0.05 ile orta güçte ters bir bağıntı elde edilmiştir.
Sonuç: Atopik tablolarda gördüğümüz immünolojik değişimin parazitozlardan yalnızca askariyazistekine benzediği düşünülmektedir.
Anahtar kelimeler: hücresel immünite, immunglobulin E, paraziter infestasyonlar
|
Jinekoloji Obstetrik Pediatri Dergisi 12(2):66-69, 2006
Neonatal Purpura Fulminans
|
Emel ALTUNCU, Esin YILDIZ ALDEMİR, Sultan KAVUNCUOĞLU, Gönül AYDOĞAN, Filiz ASLAN
|
|
Neonatal purpura fulminans yenidoğan döneminde genellikle protein C ve protein S eksikliğine bağlı gelişen, ilerleyici deri nekrozları ve ciddi venöz trombozlarla giden, yaşamı tehdit eden bir tablodur. Homozigot protein C eksikliği, otozomal dominant geçen ender bir genetik hastalıktır ve protein C düzeyi < % 1’dir. Heterozigot protein C vakalarının çoğu asemptomatik seyreder. Protein S eksikliği ise, otozomal dominant geçen genetik hastalık olup, homozigot vakalarda neonatal purpura fulminans ve yüksek oranda ölü doğum riski olduğu bildirilmiştir. Vakaya anne, baba ve kendisinden 3 farklı zamanda alınan örneklerdeki sonuçlar ile homozigot protein C eksikliği ve heterozigot protein S eksikliği tanısı koyuldu. Tedavide düşük moleküler ağırlıklı heparin ve ardından oral antikoagülan kullanılan vakamız 27 aylık olup, tedavisine devam edilmektedir.
Anahtar kelimeler: neonatal purpura fulminans, protein C, protein S, venöz tromboz
|
Jinekoloji Obstetrik Pediatri Dergisi 12(2):70-74, 2006
Yenidoğan Döneminde Bir Vaka Sunumu: Rabdomiyom ve Tuberoskleroz Birlikteliği
|
Esin YILDIZ ALDEMİR, Fahrettin UYSAL, Sibel ÖZBEK, Kazım ÖZTARHAN, Sultan KAVUNCUOĞLU
|
|
Rabdomiyom kalbin primer tümörlerinden biri olup, vakaların yarısının tuberosklerozla birlikte olması önemlidir. Vakamızda prematürelik ve solunum sıkıntısı nedeniyle izlenirken postnatal 3. günde kalpte üfürümünün tespit edilmesi üzerine yapılan ekokardiyografi ile rabdomiyom tanısı konulmuş, sonrasında yapılan kranyal manyetik rezonans görüntülemede ise tuberler görülmüştü. Vakamızda hastalığın tipik belirtileri olan cilt lezyonları ve konvülziyon yoktu. Bu tuberoskleroz vakası, prematüre yenidoğanlarda nadir görülmesi nedeniyle sunulmuştur.
Anahtar kelimeler: kardiyak tümör, rabdomiyom, tuberoskleroz, yenidoğan
|
Jinekoloji Obstetrik Pediatri Dergisi 12(2):75-77, 2006
Çocuklarda Akut Kolşisin Zehirlenmesi
|
Suat BİÇER, Aysun ŞENGÜL, Hüseyin ALDEMİR
|
|
Kolşisin zehirlenmesi seyrek görülen ancak yaşamı tehdit eden toksikolojik bir acildir. Yüksek dozda alındığında ölümcüldür, terapötik dozlarda bile toksisite görülebilir. Kolşisin özellikle hücre döngüsü yüksek olan organları etkiler, bazen ölümcül olabilir. Ölüm erken dönemde kardiyovasküler kollaps ve solunum yetersizliği nedeniyle olur, sonrasında ise pansitopeni ve sepsis nedeniyle olabilir. Kolşisin zehirlenmesi şüphesi olan tüm vakalar, sonucun nasıl olacağının tahmin edilememesi nedeniyle yoğun bakım koşullarında izlenmelidir. Zehirlenmenin ilk döneminde yaşayan vakalarda filgrastim kullanılması pansitopeninin tedavisinde ve gelişebilecek olan sepsisin önlenmesinde yararlı olur. Hastanın hematolojik durumunun günlük izlemi kuvvetle önerilmektedir.
Anahtar kelimeler: filgrastim, kolşisin, pansitopeni, zehirlenme
|
Jinekoloji Obstetrik Pediatri Dergisi 12(2):78-88, 2006
Boğmaca
|
Kamil TEKER
|
|
Boğmaca, çocukların, özellikle bebeklerin yıkıcı ve bulaşıcı bir hastalığıdır. Gelişmiş ülkelerde immünizasyonla kontrol altına alınmış durumdadır. Buna karşılık, gelişmekte olan ülkelerde, 1980’lerin erken dönemine dek boğmaca nedeniyle çocuk ölüm hızı 7/1.000’i geçmiştir. Yaşamın ilk 6 ayında, özellikle preterm ve bağışıklanmamış bebeklerde oluşursa çok şiddetli seyreder. 6 aylıktan küçük bebeklerde ve ağır hastalığı olan diğer çocuklarda apne, hipoksi, beslenme güçlükleri ve diğer komplikasyonların destek tedavisi için hastaneye yatırmak gerekir. Hastalığın kataral döneminde verilen antimikrobik ilaçlar hastalığın şiddetini hafifletebilir. Öksürük yerleştikten sonra başlanılan antimikrobiklerin hastalığın gidişatında kayda değer bir etkisi olmaz, ancak diğer bireylere mikrobun yayılımını kısıtlayabilir. 7 yaşından küçük ve 11-18 yaş arası çocuklar için boğmaca aşısıyla yaygın bağışıklama önerilmektedir.
Anahtar kelimeler: bağışıklama, bebek, boğmaca
|
Jinekoloji Obstetrik Pediatri Dergisi 12(2):89-96, 2006
Çocuklarda Sedasyon ve Analjezi Prensipleri
|
Suat BİÇER, Hüseyin ALDEMİR
|
|
Sedasyon ve analjezi, acil biriminde bakılan hastalar için çok gerekli olan konulardır. Çocuklarda kazalar ve ağrılı tıbbi durumlar sık görülür. Tanı ve tedavi işlemleri için çocukların sedasyonu, oldukça tartışmalı ve sık değişim görülen konulardan biridir. Acil biriminde çocuğun ağrı ve anksiyetesinin giderilmesi konusunda büyük gelişmeler olmasına rağmen, uygulamada farklılıklar vardır. Tüm çocuk doktorları hastalarının ağrısının ortadan kaldırılması ya da azaltılmasından sorumludur. Çocuklarda bu konuya önem verilmesi doğru tedavinin etkili olmasını sağlayacaktır.
Anahtar kelimeler: analjezi, çocuk, sedasyon
|
|