Ana Sayfa ›› Dergiler ›› Jinekoloji Obstretrik Pediatri Dergisi Eylül 2013 ›› Jinekoloji Obstretrik Pediatri Dergisi Eylül 2012


Jinekoloji Obstretrik Pediatri Dergisi Eylül 2012

 Eylül 2012

    

JOPP Derg 4(3):93-96, 2012
doi:10.5222/JOPP.2012.093

Derleme
Gebelik ve Lomber Disk Herniasyonu 
Sevda BAYDIN *, Serhat Şevki BAYDIN **, Erhan EMEL **, Meliha GÜNDAĞ ****, İbrahim ALATAŞ ***
* Gevaş Devlet Hastanesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü
** Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Nöroşirurji Kliniği
*** Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Nöroşirurji Kliniği
**** Bezmialem Vakıf Üniversitesi Tıp Fakültesi, Nöroşirurji Anabilim Dalı

ÖZET

Bel ağrısı, hekime başvuru nedenleri arasında ikinci sırayı alacak kadar sıklıkla karşılaşılan bir semptomdur ve 45 yaş altı popülasyonun en sık iş gücü kaybına neden olan faktördür. Bel ağrısı, gebelikte süreç içinde meydana gelen postural ve hormonal değişiklikler sonrası ortaya çıkar. Buna karşın semptomatik lomber disk herniasyonu çok nadir olarak karşımıza çıkmaktadır.

Siyatalji yakınması olan gebelerde tetkik olarak yumuşak dokuya hassasiyeti ve fetusa zararının olmaması nedeniyle Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRG) tercih edilir. Şiddetli ağrı ön planda ise ilk planda epidural steroid enjeksiyonu düşünülebilir. Ancak, motor ve/veya sfinkter kusuru tespit edildiyse cerrahi kararı verilmelidir. Sol lateral dekübit pozisyonda cerrahiye alınmalı ve ameliyat boyunca fetal kalp sesleri takip edilmelidir.

Anahtar kelimeler: lomber, disk, herniasyon, gebe

 

JOPP Derg 4(3):97-105, 2012
doi:10.5222/JOPP.2012.097

Araştırma
PAPP-A ve Uterin Arter Pulsatilite İndeksi Ölçümlerinin Preeklampsi Öngörüsündeki Yeri
Yusuf OLGAÇ *, Gökhan YILDIRIM **, Öznur DÜNDAR **, Ali İsmet TEKİRDAĞ **
* Viranşehir Devlet Hastanesi
** Kanuni Sultan Süleyman Eğitim Araştırma Hastanesi

ÖZET

Amaç: Çalışmanın amacı 11+0 ile 13+6 gebelik haftaların arasında ölçülen PAPP-A ve Ut-PI değerlerinin preeklampsi gelişimindeki öngörüsünü ortaya koymak ve istatistiksel olarak bir fark olup olmadığını saptamak.

Yöntemler: 11+0 ile 13+6 haftalarında rutin kontrol için hastanemize başvuran 740 kadının, PAPP-A ve Ut-PI değerleri ölçülerek doğuma kadar antenatal takipleri yapıldı.

Bulgular: PAPP-A ortalaması preeklampsi grubunda etkilenmemiş gruptan anlamlı olarak daha düşük olup, Ut-PI ortalaması etkilenmemiş gruptan anlamlı olarak daha yüksekti.

Sonuç: Literatürde bu konudaki çalışmalar çelişkilidir. Ancak, düşük PAPP-A preeklampsi gelişimi için bir belirteçtir. PAPP-A’ya bağlı hastaya özgü preeklampsi riski Ut-PI ölçümü ile desteklenebilir.

Anahtar kelimeler: preeklampsi, PAPP-A, Ut-PI

 

JOPP Derg 4(3):106-113, 2012
doi:10.5222/JOPP.2012.106
Araştırma
Trizomi 18 ve 13 Olgularında Ultrasonografi Bulguları 
Yusuf OLGAÇ *, Emel ASAR CANAZ **, İbrahim POLAT ***, Ali İsmet TEKİRDAĞ ***
* S.B. Viranşehir Devlet Hastanesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği
** S. B. Başakşehir Devlet Hastanesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği
*** İstanbul Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği
ÖZET

Amaç: Trizomi 18 ve trizomi 13 tanısı almış fetuslara ait sonografik bulguları değerlendirmek.

Yöntemler: Mart 2002 ile Kasım 2011 arasında hastanemizde saptanan 26 trizomi 18 ve 5 trizomi 13 olgusuna ait veriler ve tıbbi kayıtlar derlendi. Olgular 13-28. gebelik haftalarında prenatal ultrasonografik muayeneleri yapılan ve sonrasında trizomi 18 veya 13 olduğu kanıtlanmış gebe kadınlardan seçilmiştir. Kromozomal olarak trizomi 13 veya 18 olduğu kesinleşen bu olgulardaki ultrasonografi bulguları gözden geçirildi.

Bulgular: Tüm olguların en az iki patolojik ultrason görüntüsü vardı. Sık gözlenen bulgular koroid pleksus kisti, patolojik kafa şekli, kardiyak patolojiler, holoprozensefali ve ilişkili yüz anomalileri, anormal el ve/veya ayak şekli, polidaktili, pençe el ve omfalosel idi. Yapısal olmayan polihidroamnios ve gelişme geriliği gibi patolojik bulgular olguların üçte birinden daha az bir kısmında saptandı.

Sonuç: Trizomi 18 veya 13 olgularının hemen hemen tümünün gebeliğin ortalarında ortaya çıkan karakteristik anomaliler gösteren ultrason bulguları mevcuttu. Gebeliğin orta döneminde yapılacak ayrıntılı ultrasonografi, ileri genetik araştırma trizomi için 13 veya 18’li fetusların etkin bir şekilde taranmasını sağlayabilir.

Anahtar kelimeler: genetik ultrason, trizomi 18, trizomi 13

 

JOPP Derg 4(3):114-118, 2012
doi:10.5222/JOPP.2012.114

Araştırma
Histeroskopik Adezyolizis Yapılan Olguların Prognozu
Demet Aydoğan KIrmIzI, Aslı İrİş, Cüneyt Eftal Taner
İzmir Ege Doğumevi ve Kadın Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi

ÖZET

Amaç: Histeroskopi ile intrauterin adezyozyon saptanan ve adezyolizis yapılan olguların prognozunu incelemek.

Yöntemler: Hastanemizde histeroskopik adezyolizis yapılan 18 olgunun verileri retrospektif olarak incelendi.Adezyonlar American Fertility Society (AFS) İntrauterin Adezyon Sınıflandırması’na göre sınıflandırıldı.Histeroskopi sonrası, olgularla görüşülerek menstrual paternleri ve gebelik durumları sorgulandı.

Bulgular: İnfertilite nedeniyle histeroskopi yapılan toplam 18 infertil olgu çalışmaya alındı. Olguların 13’ü evre I, 2’si evre II ve 3’ü evre III olarak değerlendirildi. Olguların 9’ unda küretaj öyküsü bulunmamaktaydı, diğer 9 olguda ortalama 1.4 (1-5) küretaj öyküsü olduğu saptandı. Ope-rasyon sonrası tüm olgulara siklik östrogen-progesteron tadavisi verildi. Olgulardan 1’ine RİA, diğer olgulara ise intrauterin balon yerleştirildi. On sekiz olgunun 2’sinde gebelik gelişirken, yalnızca 1 olgunun gebeliği term canlı doğum ile sonuçlandı. Hipomenore/amenore yakınması bulunan 6 olgudan 4’ünün histeroskopik adezyolizis sonrası yakınmalarında düzelme görüldü.

Sonuç: İntrauterin adezyon şüphesinde histeroskopi ile kesin tanı, evreleme ve tedavi olanakları değerlendirilmelidir.

Anahtar kelimeler: intrauterin adezyon, asherman, histeroskopi

 

JOPP Derg 4(3):119-123, 2012
doi:10.5222/JOPP.2012.119

Araştırma 
2010-2012 Yılları Arasında Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk Acil Servisi’ne Başvuran İntihar Girişimlerinin Demografik Özellikler
Mustafa Özgür TOKLUCU *, Sevgi AKOVA *, Selime AYDOĞDU *, Ahmet Sami YAZAR *, Müslüm KUL **
* Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Pediatri Kliniği
** Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Çocukve Ergen Psikiatrisi Kliniği

ÖZET

Amaç: Bu çalışmada ergenlik çağı intihar olguları incelenerek demografik özelliklerinin değerlendirilmesi amaçlandı.

Yöntemler: Ocak 2010-Haziran 2012 tarihleri arasında Ümraniye Eğitim Araştırma Hastanesi Çocuk Acil Servisi’ne başvuran intihar olgularının dosyası retrospektif olarak değerlendirildi. Olgular yaş, cinsiyet, mevsim, intihar girişimi zamanı ile başvuru arasında geçen süre, alınan ilaç sayısı, ilaç alış yolları, semptomları ve uygulanan tedavi yöntemleri açısından incelendi.

Bulgular: Otuz aylık süre içerisinde acil servise başvuran 50 intihar olgusu incelendi. Başvuruların 46’sı (% 92,0) kız, 4’ü (% 8,0) erkek olup, %16’sı 14, %28’i 15, %56’sı 16 yaşında idi. İntihar girişimleri en sık 16 yaşında (% 56) ve kız cinsiyette saptandı. İlaç alımı ile hastaneye başvuru arasında geçen süre, tek bir gruptan ilaç alımı için ortalama 14, 3 veya daha fazla farklı gruptan ilaç alımı için 4 saatti. Hastaneye başvurularda mevsimsel bir farklılık izlenmedi. Hastanede kalış süresi ortalama 30 saatti. Başvuran intihar olgularının tamamı oral ilaç alımı yoluylaydı. Bunlar içinde analjezikler (parasetamol, naproksen) ve santral sinir sistemi ilaçları (antidepresanlar-antipsikotikler) görülmekteydi. Olguların % 60’ına mide yıkama, aktif kömür tedavisi, vital bulguların yakın takibi; % 20’sine aktif kömür; %8’ine aktif kömür, N-asetilsistein; %8’ine mide yıkama, aktif kömür, N-asetilsistein, vital bulguların yakın takibi ve % 4’üne vital bulguların yakın takibi uygulandı.

Sonuç: İntihar girişimlerinin kız cinsiyette daha sık ve en fazla oral yoldan ilaç alımı ile olduğu saptanmıştır. Alınan ilaçlar içinde en sık analjezikler ve santral sinir sistemi ilaçları (antidepresanlar-antipsikotikler) görülmekteydi. Çalışmamızda, psikopatoloji oranlarının düşük olmasına rağmen intihar girişimi varlığı; ergenlerin ebeveyn ilişkileri başta olmak üzere yaşadıkları çeşitli zorlanmalar karşısında intihar girişimine yöneldiklerini düşündürmüştür.

Anahtar kelimeler: intihar girişimi, ergenlik çağı, demografi

 

JOPP Derg 4(3):124-129, 2012
doi:10.5222/JOPP.2012.124

Araştırma
Yozgat’ta Yaşayan Çocuklarda Pasif İçiciliğin Solunum Sistemi Hastalıkları Üzerine Etkisi
Öznur KÜÇÜK *, Yeşim GÖÇMEN **, Suat BİÇER *
* Yeditepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı
** Bozok Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Biyokimya Anabilim Dalı

ÖZET

Amaç: Sigara dumanına maruz kalma ya da pasif içicilik çocuklarda önemli bir halk sağlığı sorunudur. Bu çalışmada polikliniğe getirilen çocukların ve bunların içinde solunum yolu hastalığı tanısı almış olanların ne kadarının pasif sigara içicisi olduğunun belirlenmesi amaçlandı.

Yöntemler: Çocuk polikliniğine başvuran hastaların dosyaları geriye dönük olarak incelendi. Çocukların evde sigara dumanına maruz kalma durumunun olup-olmadığı ve solunum yolu hastalığı olan çocukların ne kadarının sigara dumanına maruz kaldığı poliklinik hasta kayıtlarından elde edildi.

Bulgular: Çalışmada 15 gün ile 16 yaş arası 873 hasta incelendi. Çocukların 293’ünde (%33,6) evde sigara içen ev halkı mevcutdu. Sigara dumanına maruz kalan 293 çocuğun 114’ünde (%38,9) solunum sistemi hastalığı saptandı. Sigaraya maruz kalma ve solunum yolu hastalıkları arasında ilişki p=0,05 saptandı.

Sonuç: Pasif sigara dumanına maruz kalma başta çocuklar olmak üzere tüm yaş grubunu etkileyen önemli bir toplum sağlığı sorunudur. Evde pasif sigara içiciliği, solunum sistemi hastalıkları başta olmak üzere birçok hastalığa sebep olan önlenebilir bir risk faktörüdür.

Anahtar kelimeler: pasif sigara içimi, çocuk, solunum sistemi hastalıkları

 

JOPP Derg 4(3):130-137, 2012
doi:10.5222/JOPP.2012.130

Araştırma
Fetal Malnutrisyonun Klinik Skorlaması 
(CAN score) ve Ailenin Sosyoekonomik Durumu ile İlişkisi
Mustafa Özgür Toklucu *, Güldeniz Toklucu **, İhsan Şehla ***, Hüseyin DAĞ ****, Sami Hatİpoğlu *****
* Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Pediatri Kliniği
** Şırnak Silopi Devlet Hastanesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği
*** Büyükçekmece Özel Kolan Hastanesi, Pediatri Kliniği
**** Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Pediatri Kliniği
***** Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Pediatri Kliniği

ÖZET

Amaç: Çalışmamızda, CAN score (Clinical Assessment of Nutritional Status: Nutrisyonel Durumun Klinik Değer-endirilmesi) yöntemini kullanarak fetal malnütrisyonlu bebeklerin oranını, AGA ve SGA bebekler arasındaki dağılımını ailenin sosyoekonomik durumu ile malnutrisyon arasındaki ilişkiyi saptamayı amaçladık.

Gereç ve Yöntemler: Prospektif olarak 708 yenidoğana CAN score uygulandı ve bebeklerin annelerine sosyoekonomik düzey ve annenin gebelik öyküsü ve daha önceki gebelikleri hakkında sorular soruldu.

Bulgular: Çalışmaya katılan 708 yenidoğan (YD) bebekten 159 (%22,5)’unda FM saptanmıştır. Denver intrauterin gelişme eğrilerine göre gestasyon yaşına uygun (AGA) olan yenidoğanlardan %20,5’inde fetal malnutrisyon (FM) saptanırken, gestasyon yaşına göre küçük (SGA) olanlarda %87,5 FM saptanmıştır. SGA olan YD’ın %12,5 (2/16)’inde ise FM saptanmaması dikkat çekicidir. Aylık geliri asgari ücret ve daha az olan ailelerin bebeklerinde daha fazla FM saptanması arasında istatistiksel olarak anlamlı düzeyde farklı bulundu (p<0.05).

Sonuç: CAN score yenidoğanlarda fetal malnutrisyonun değerlendirilmesinde kolay ve hızlı uygulanabilen klinik skorlama yöntemi olmakla beraber ailenin sosyoekonomik durumu da fetal malnutrisyon gelişiminde önemli bir etkendir.

Anahtar kelimeler: CAN score, fetal malnutrisyon, SGA, AGA, ailenin sosyoekonomik düzeyi

 

JOPP Derg 4(3):138-143, 2012
doi:10.5222/JOPP.2012.138
Olgu Sunumu
Huzursuzluk ve Baş Tutamama Yakınması ile Başvuran Hastada Nadir Bir Lökodistrofi Nedeni: Canavan Hastalığı: Olgu Sunumu
İhsan KAFADAR *, Burcu TUFAN TAŞ **, Betül AYDIN KILIÇ ***
* İstanbul Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Kliniği, Çocuk Nöroloji Birimi
** İstanbul Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Kliniği
*** İstanbul Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Kliniği
ÖZET

Dört aylık kız hasta baş tutmada güçlük yakınması ile çocuk nöroloji polikliniğine başvurdu. Yapılan tetkikleri sonucunda nadir bir sekonder megalensefali nedeni olan Canavan hastalığı tanısı aldı. Canavan hastalığı otozomal resesif olarak kalıtılan, erken dönemde hipotoni, ilerleyen dönemde spastisite, makrosefali, baş kontrolünün olmaması, ilerleyici ağır mental retardasyon ve nöbetlerle karakterize bir lökodistrofidir. Olgu Canavan hastalığının ve diğer nörometabolik nedenlerin makrosefali ayırıcı tanısındaki yerine dikkat çekmek amacıyla sunulmuştur.

Anahtar kelimeler: Canavan hastalığı, hipotoni, makrosefali

2019

2018

2017

2016

2015

2014

2013

2012

2011

2010

2009

2006

2005

2004

Logos Tıp Yayıncılığı
Yildiz Posta Cad. Sinan Apt. No:36
D.63-64 Gayrettepe 34349 Istanbul
 
Fax :
(212) 288 0541
(212) 288 5022
(212) 211 6185
  E-mail
[email protected]
  Google Maps için tıklayın