Ana Sayfa ›› Dergiler ›› Jinekoloji Obstretrik Pediatri Dergisi Eylül 2013


Jinekoloji Obstretrik Pediatri Dergisi Eylül 2013

 Eylül 2013

    

JOPP Derg 5(3):97-101, 2013
doi:10.5222/JOPP.2013.097

Derleme
Patent Duktus Arteriozus Tanısında Biyokimyasal Belirteçlerin Rolü
İstemi Han ÇELİK *, Ömer ERDEVE **
* Mersin Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi, Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi
** Ankara Üniversitesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı, Yenidoğan Ünitesi

ÖZET

Preterm bebeklerde duktus arteriozusun kapanmasının gecikmesi morbidite ve mortalite artışına neden olmaktadır. Ekokardiyografi halen hemodinamik anlamlı PDA (haPDA) tanısında altın standart olarak kullanılsa da son yıllarda çeşitli biyokimyasal belirteçler haPDA tanısında kullanılmaya başlamıştır ve umut vermektedir. Bu belirteçler haPDA tanısının dışında tedavi kararı verirken, ekokardiyografik bulgulara destek olarak ve tedavi etkinliğinin değerlendirilmesinde kullanılmaktadır. Bu belirteçlerden B-tipi natriüretik peptid (BNP) ve N-terminal pro-BNP en sık çalışılan belirteçler olup, haPDA’sı olan prematürelerde plazma ve idrarda yükselirler ve tedavi sonrası normal değerlere gerilerler. Atrial natriüretik peptid ve troponin T daha az sıklıkla kullanılan belirteçlerdir. Son yıllarda endotelin-1 (ET-1), C-terminal pro-ET-1, nötrofil jelatinaz-ilişkili lipokalin ve kalp yağ asidi bağlayıcı protein gibi belirteçler üzerinde çalışılmış ve yararlı oldukları öne sürülmüştür. Sonuç olarak, idrar veya plazmada çalışılan bu belirteçlerin haPDA tanı, tedavi kararı ve tedavi yanıtının değerlendirilmesinde yararlı oldukları düşünülmektedir.

Anahtar kelimeler: patent duktus arteriozus, biyokimyasal belirteçler, tanı, tedavi

 

JOPP Derg 5(3):102-104, 2013
doi:10.5222/JOPP.2013.102

Derleme 
Spina Bifida 
Serhat Şevki BAYDIN *, Hakan KINA *, Sevda BAYDIN **, Hüseyin CANAZ ***, Erhan EMEL *, İbrahim ALATAŞ ***
* Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Nöroşirurji Kliniği
** Gevaş Devlet Hastanesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü
*** Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Nöroşirurji Kliniği

ÖZET

Vertebral kanalın embriyonel gelişim süreci içinde orta hat arka elemanlarını içeren birleşme defektlerine spina bifida denmektedir. Açık ve kapalı spina bifida olmak üzere iki ana grupta sınıflamak olasıdır. Nedeni tam olarak bilinmemekle beraber, genetik ve çevresel faktörlerin etkileri ile ortaya çıktığı varsayılmaktadır. Bununla beraber Vitamin B9 veya Folik Asidin spina bifida üzerine koruyucu etkisi kanıtlanmıştır. Hastanemizde operasyonu gerçekleştirilen iki spina bifida olgu örnekleri ile beraber, bu patoloji ve yönetimi, literatürler eşliğinde sunulmuştur.

Anahtar kelimeler: spina, bifida, meningomyelosel, meningosel

 

JOPP Derg 5(3):105-113, 2013
doi:10.5222/JOPP.2013.105
Derleme
Kızamık 
Nevin HATİPOĞLU, Hüsem HATİPOĞLU, Canan KUZDAN, Kamuran ŞANLI, Nuri ENGEREK, Rengin ŞİRANECİ
S. B. İstanbul Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk Kliniği
ÖZET

Kızamık sıklıkla çocukluk döneminin bulaşıcı, yaygın bir hastalığıdır. Ciddi sayılabilecek komplikasyonlara yol açabilir. Bunların en önemlisi hastalıktan yıllar sonra ortaya çıkan, dönüşümsüz beyin hasarı yapan panensefalit tablosudur. Etkili bir tedavisi bulunmadığından hastalığın önlenmesinde aşılama önemlidir. Dünya genelinde olduğu gibi Türkiye’de de kızamık eliminasyonu için büyük çaba gösterilmektedir.

Anahtar kelimeler: kızamık, makülopapüler döküntü

 

JOPP Derg 5(3):114-117, 2013
doi:10.5222/JOPP.2013.114

Araştırma
Sezaryenle ve Normal Doğum Yapan Kadınlarda Postpartum Posttravmatik Stres Bozukluğu 
Nilgün GÜDÜCÜ, Başak Özge KAYAN, Herman İŞÇİ, Alin BAŞGÜL YİĞİTER, İlkkan DÜNDER
İstanbul Bilim Üniversitesi Avrupa Florence Nightingale Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı

ÖZET

Amaç: Postpartum posttravmatik stres bozukuluğunun (PTSB) doğum yapma yoluyla ilgisini araştırmak.

Gereç ve Yöntem: Postpartum birinci aydan sonra lohusa kontrolü için başvuran hastalara postpartum PTSB’nun tanısında kullanılan “Post-traumatic stress disorder checklist-civilian version (PTSDC-CV)” uygulandı.

Bulgular: Çalışmaya katılan 25 hasta sezaryen, 25 hasta vajinal yolla doğum yapmıştı. Elektif sezaryenle doğum yapan 1 hastada (% 4) pospartum PTSB tespit edildi. Normal doğum yapan hastalarla, sezaryenle doğum yapan hastaların travma puanları arasında istatiksel olarak anlamlı fark saptanmadı. Travaydan veya acil olarak sezaryene alınan hastalar ile elektif sezaryen yapılan hastaların travma puanları arasında anlamlı fark saptanmadı.

Sonuç: Doğum yapma yoluyla postpartum PTSB arasında bir ilişki saptamadık. Sağlık çalışanlarının postpartum PTSB olasılığını akılda tutmalarının ve hastalara uygun doğum desteğinin sağlanmasının önemli olduğu düşüncesindeyiz.

Anahtar kelimeler: postpartum, posttravmatik stress bozukluğu, doğum, sezaryen

 

JOPP Derg 5(3):118-124, 2013
doi:10.5222/JOPP.2013.118

Araştırma 
Dört Farklı Malignite Risk İndeksinin (RMI 1-4) Endometrioma ve Matür Kistik Teratom Ayırıcı Tanısında Etkinliklerinin Değerlendirilmesi
Ali YAVUZCAN *, Mete ÇAĞLAR *, Yusuf ÜSTÜN *, Serdar DİLBAZ *, İsmail ÖZDEMİR **, Sıtkı ÖZBİLGEÇ *, Selahattin KUMRU *
* Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı
** İstanbul Beylikdüzü Medicana Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği

ÖZET

Amaç: Adneksiyel kitlelerde bening-malign ayrımı için kullanılan Ca125 ve malignite risk indekslerinin (RMI 1, RMI 2, RMI 3 ve RMI 4) endometrioma (OMA) ve matür kistik teratomun preoperatif tanısındaki etkinliğini incelemektir.

Gereç ve Yöntemler: Çalışmamıza adneksiyel kitle ön tanısı bulunan 83 hasta dâhil edilmiştir.

Bulgular: Ca125 düzeyi, RMI 1, RMI 2, RMI 3 ve RMI 4 değerleri OMA’nın preoperatif tespitinde istatistiksel olarak anlamlı düzeyde öngörü gücüne sahiptir (p=0.001; p=0.002; p=0.002; p=0.001 ve p=0.019 sırasıyla). Ca125 düzeyi ve tüm RMI 1-4 değerleri için % 95 güvenlik aralığında (% 95 CI) eğri altındaki kalan alan (AUC) anlamlı bulunmuştur. İstatistiksel olarak anlamlı olacak şekilde RMI 1 için cut off değeri 46 olarak hesaplanmıştır. RMI 1, OMA ayırıcı tanısında % 78.6 duyarlılık; % 76.8 özgüllük; % 40.7 pozitif kestirim gücü (PPV) ve % 94.6 negatif kestirim gücü (NPV) ile en başarılı indeks olarak saptanmıştır. OMA ayırıcı tanısında Ca125 için 18,5 iu/ml cut off değerinde; % 78.6 duyarlılık; % 71.0 özgüllük; % 35,5 PPV; % 94.2 NPV tespit edilmiştir. Ca125, RMI 1, RMI 2, RMI 3 ve RMI 4 değerlerinin matür kistik teratomun ayırıcı tanısında ve pozitif/negatif ayrımı yapmada istatistiksel olarak anlamlı etkisi saptanmamıştır (p=0.386; p=0.708; p=0.626; p=0.786 ve p=0.203 sırasıyla).

Sonuç: Çalışmamıza göre RMI 1 ve 3 ölçekleri OMA’nın preoperatif klinik tanısında Ca125’e göre daha etkin bulunsa da rutin tanı ve takipte güvenle kullanılabilmesi için daha kapsamlı çalışmalar gerekmektedir. Subjektif ve tecrübe bağımlı bir yöntem olmasına rağmen, USG’de patern tanıma metodu matür kisitk teratom ve OMA’nın preoperatif tanısında halen en etkin seçenek olarak gözükmektedir.

Anahtar kelimeler: adneks, Ca125, kitle, malignite risk indeksi

 

JOPP Derg 5(3):125-130, 2013
doi:10.5222/JOPP.2013.125

Araştırma
Düzce İlinde Nöral Tüp Defekti Saptanan Olguların Değerlendirilmesi
Ali YAVUZCAN, Seren TOPUZ, Mete ÇAĞLAR, Serdar DİLBAZ, Yusuf ÜSTÜN, Selahattin KUMRU
Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı

ÖZET

Amaç: Nöral tüp defektleri (NTD) embriyoda nöral tüpün kapanmasındaki hatalar sonucu oluşmaktadır. Tüm dünyada NTD’lerin bütün formlarının insidansı 1000 canlı doğumda 1,4-2 arasındadır. Çalışmamızda NTD etiyolojisinde etkili olan faktörlerin değerlendirilmesi amaçlanmıştır.

Gereç ve Yöntem: Mayıs 2010 ila Mayıs 2013 tarihleri arasında Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı’nda yaşamla bağdaşmayan NTD bulunması nedeniyle terminasyon yapılan hastalar ve Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Hastalıkları Anabilim Dalı’nda NTD tanısıyla tedavi verilen hastalar bu çalışmaya dâhil edilmiştir. Kontrol grubu olarak Düzce İlinde sağlıklı tek canlı bebek doğumu gerçekleşen hastalar alınmıştır. Çalışma grubunda 30 ve kontrol grubu da 30 hasta olarak belirlenmiştir. Her iki grup arasında yaş, prekonsepsiyonel/konsepsiyonel dönemdeki folik asit replasmanı, önceki gebelikte NTD öyküsü, meslek, eş mesleği,maternal eğitim düzeyi, kronik hastalık öyküsü, sigara/alkol kullanımı, prekonsepsiyonel dönem ile gestasyonel vücut kitle indeksi (VKİ) değerleri arasındaki fark karşılaştırılmıştır.

Bulgular: NTD riskine karşı gebelikte verilen folik asit desteği önemli bir koruyucu etken olarak saptanmıştır (p=0.018). Annenin eğitim düzeyinin artması ve babanın mesleği de NTD riskinde etkili olan diğer faktörlerdir (p=0.012 ve p=0.017).

Sonuç: Ülkemizde NTD riskini etkileyen faktörlerin daha net ortaya konabilmesi için geniş kapsamlı ve randomize olarak yapılmış yeni çalışmalara gerek duyulmaktadır.

Anahtar kelimeler: Düzce, nöral tüp defekteri, risk faktörleri

 

JOPP Derg 5(3):131-135, 2013
doi:10.5222/JOPP.2013.131
Araştırma 
Minör Kafa Travması Olan Çocuklarda Rutin Olarak BT Yapmalımıyız ?
Ali ER *, Canan AKMAN **, İbrahim ALATAŞ ***, Hiclal Burçin ÜNLÜ *, Işın CEYLAN ****, Cem GÜN **, Hüseyin CANAZ *** 
* İstanbul Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Radyoloji Bölümü
** İstanbul Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Acil Tıp Bölümü
*** İstanbul Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Beyin Cerrahi Kliniği
**** İstanbul Kartal Kızılay Tıp Merkezi
ÖZET

Amaç: Minör kafa travması acil servise çocukların en sık başvurma nedenlerindendir. Bilgisayarlı tomografi (BT) çocuklarda travmatik beyin yaralanması yönetiminde sık kullanılır. Bu çalışmanın amacı minör kafa travmasında BT yararlılığını sunmaktı.

Gereç ve Yöntemler: Minör kafa travması [Glaskow koma skalası (GCS) skoru 14-15] ile hastanemiz acil servisine başvurup bilgisayarlı beyin tomografisi yapılan çocuklar retrospektif olarak değerlendirildi. Hastalar yaş gruplarına, travma nedenlerine, acil servise başvuru sırasındaki belirti ve bulgulara, radyolojik inceleme sonuçlarına göre değerlendirildi. Anormal görüntüleme sonuçları kafatasında kırık, epidural kanama, subdural kanama, subaraknoidal kanama ve parankimal kanama olarak tanımlandı.

Bulgular: Üç yüz on dört hasta çalışmaya dâhil edildi. Çalışmamız % 63.4 (n=199) erkek, % 36.6 (n=115) kız hastadan oluşmaktaydı. On dokuz hastada (% 6) patolojik BT bulguları mevcut olup (11 kafatasında kırık, 1 epidural kanama, 2 subdural kanama, 3 subaraknoidal kanama, 2 parankimal kanama), hiçbirisine cerrahi tedavi gerekmedi.

Sonuç: Minör kafa travmalı çocukları yönetmenin en iyi yolu hâlâ tartışmalıdır. GCS skoru 14-15 olan ve normal BT inceleme sonuçlarına sahip minör kafa travmalı çocuklarda sonraki nöroradyolojik incelemelerde travmatik bulgu riski çok düşük olup, cerrahi gereklilik oranı da düşüktür. Sonuçlarımız minör kafa travmasının her zaman BT gerektirmediğini önermektedir. Çocuklardaki BT taramanın oluşturduğu radyasyon riskleri ile yararları dengeli olmalıdır.

Anahtar kelimeler: bilgisayarlı tomografi, çocuk sağlığı, minör kafa travması

 

JOPP Derg 5(3):136-141, 2013
doi:10.5222/JOPP.2013.136
Araştırma 
Kan Merkezimize Başvuran Donörlerin 10 Yıllık Tarama Sonuçlarının Değerlendirilmesi 
Kamuran ŞANLI *, Nagehan Didem SARI **, Nevin HATİPOĞLU ***
* Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji Kliniği, Kan Merkezi
** İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Kliniği
*** Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Kliniği
ÖZET


 

JOPP Derg 5(3):142-144, 2013
doi:10.5222/JOPP.2013.142

Olgu Sunumu 
İmperfore Himen: Akut İdrar Retansiyonu Gelişen Nadir Bir Olgu 
Ceyhan ŞAHİN *, Nesrin ÖZKAN **, Semih Lütfi MİRAPOĞLU *, Ruhan ÖZER **, Şirin GÜVEN **, Ebru ŞAHİN ***
* Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Çocuk Cerrahisi Kliniği
** Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Kliniği
*** Zeynep Kamil Kadın, Doğum ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Kliniği

ÖZET

İmperfore himen müllerian sisteminin tamamlanmamış kanalizasyonunudan meydana gelen nadir bir konjenital anomalidir ve genellikle menstrual siklusa kadar asemptomatik kalır. Acil servise kız çocuklarında nadir görülen akut idrar retansiyonu ile başvuran ve inceleme sonrası imperfore himen tanısı alan 15 yaşındaki olguyu sunduk. Bu sunuda imperfore himen tanısı ve tedavisini literatür eşliğinde tartıştık.

Anahtar kelimeler: imperfore himen, akut idrar retansiyonu, hematometrokolpos

 

JOPP Derg 5(3):145-147, 2013
doi:10.5222/JOPP.2013.145
Olgu Sunumu 
Jarcho-Levin Sendromlu Yenidoğanda Bilateral Femur Kırığı: Olgu Sunumu 
Alper ÇIRAKLI *, Murat ERDOĞAN *, Sevgi ÇIRAKLI **, Hicabi SEZGİN *, 
Fatma ÇAKMAK ÇELİK **, Canan AYGÜN **
* Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi, Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı
** Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi, Pediatri Anabilim Dalı
ÖZET

Yenidoğan döneminde doğum travmaları içerisinde femur kırığı nadir, bilateral femur kırığı ise daha nadirdir. Doğum travması gelişimi açısından risk faktörleri; bebeğe, anneye ve doğuma ait faktörler olarak gruplanabilir. Olgumuzun femur kırığı açısından var olan risk faktörleri; ayak prezentasyonu, annenin multipar ve bebeğin Jarcho-Levin sendromlu olmasıydı. Jarcho-Levin sendromu spondilokostal ve spondilotorasik dizostozis olarak adlandırılan iki alt tipi olan vertebra ve kosta anomalilerinin görüldüğü yaşamla bağdaşmayan bir sendromdur. Meningomiyelosel mevcut olan olgu yan yatar pozisyonu nedeniyle her iki alt ekstremitesine sabit ve nötral pozisyon verilerek takip edildi. İzleminin 1. ayında direkt radyografide kaynama gözlendi. Makalemizde bilateral femur kırığı olan Jarcho-Levin sendromu tanılı yenidoğan olgusu risk faktörlerini içermesi ve nadir görülmesi nedeniyle sunulmuştur.

Anahtar kelimeler: yenidoğan, bilateral femur kırığı, Jarcho-Levin sendromu, doğum travması

2019

2018

2017

2016

2015

2014

2013

2012

2011

2010

2009

2006

2005

2004

Logos Tıp Yayıncılığı
Yildiz Posta Cad. Sinan Apt. No:36
D.63-64 Gayrettepe 34349 Istanbul
 
Fax :
(212) 288 0541
(212) 288 5022
(212) 211 6185
  E-mail
[email protected]
  Google Maps için tıklayın