ARAŞTIRMA |
1. |
Sezaryen Operasyonlarında Bupivakain Sıcaklık Farkının Spinal Blok Karakteristiklerine Ve Titremeye Olan Etkilerinin Karşılaştırılması
Comparison Of The Effects Of Bupivacaine Temperature Difference On Spinal Block Characteristics And Shivering In Cesarean Section Operation
doi: 10.5222/otd.2017.1110 Sayfalar: 125-129
Pınar Karaca Baysal, Birzat Emre Gölboyu, Mürsel Ekinci, Murat Aksun, Ali Ahıskalıoğlu, Kenan Murat, Özgür Baysal
GİRİŞ ve AMAÇ: Spinal anestezi uygulamalarında kullanılan lokal anestezik ajanların sıcaklık ve dansitelerindeki değişim ile bu ilaçların beyin omurilik sıvısında yayılımları arasında ilişki olduğu gösterilmiştir. Spinal anestezi sonrasında görülen titreme, hastaları oldukça rahatsız eden etiyolojisi tam olarak anlaşılamamış bir durumdur. Bu çalışmada spinal anestezide kullanılan 23 Cº de oda sıcaklığında saklanan bupivakain ile 4 Cº de saklanan bupivakainin spinal blok karakteristiklerine ve titremeye olan etkilerinin karşılaştırmayı amaçladık.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Elektif sezaryen operasyonu geçirecek 80 hasta rastgele iki gruba ayrıldı. Grup 1’deki hastalara 23 Cº de oda sıcaklığında saklanan 10 mg bupivakain; Grup 2’deki hastalara 4 Cº de saklanan 10 mg bupivakain ile spinal anestezi uygulandı. Hastaların demografik verileri, operasyon süreleri, operasyon sırasındaki kanama miktarları kayıt edildi. Spinal anesteziden maksimum duyusal bloğun oluştuğu dermatom sahasına kadar geçen süre ile spinal anestezi sonrası ilk on dakikada her dakika, daha sonra beş dakikada bir olmak üzere hastaların duyusal blok seviyesi, kan basıncı, vücut sıcaklığı, bulantı ve titreme insidansı kaydedildi.
BULGULAR: Her iki grupta demografik veriler, operasyon süreleri, operasyon sırasındaki kanama miktarı açısından anlamlı fark görülmedi. Buna ek olarak spinal anestezi duyusal blok karakteristikleri ve hemodinamik değişikler arasında fark görülmedi. Titreme görülme insidansı soğuk bupivakain grubunda daha yüksek bulundu(p=0,034).
TARTIŞMA ve SONUÇ: Spinal anestezide 4ºC’de bupivakain uygulamaların titreme insidansını arttırdığından dolayı, klinik pratikte kullanılmasının iyi bir alternatif olmadığını düşünmekteyiz.
Anahtar Kelimeler: Sezaryen operasyonu, soğuk bupivakain, spinal anestezi, titreme
|
|
2. |
Paritenin ileri anne yaşı gebeliklerinde obstetrik sonuçlara etkisi
Effect of parity on obstetric outcomes in advanced maternal age pregnancies
doi: 10.5222/otd.2017.1111 Sayfalar: 130-133
Berna Aslan Çetin, Nadiye Köroğlu, Pınar Yalçın Bahat, Aysu Akça, Sibel Barut
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu retrospektif çalışmanın amacı çok ileri anne yaşında paritenin maternal ve perinatal sonuçlara etkisinin incelenmesidir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Ocak 2015-Ocak 2016 tarihleri arasında İstanbul Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesinde doğum yapan 16.294 hastanın kayıtları yaşa göre retrospektif olarak incelenmiştir. Çalışmaya 24 gebelik haftasının üzerindeki gebelikler dahil edilmiştir. 40 yaş üzerindeki gebelikler nullipar ve multipar alt gruplarına ayrılmıştır. Alt gruplar maternal ve perinatal sonuçlar yönünden karşılaştırılmıştır.
BULGULAR: 40 yaş üstü nullipar gebeliklerde preeklampsi, gestasyonel diyabet, postparum kanama gibi maternal komplikasyonlar ve preterm doğum, erken membran rüptürü, intrauterin gelişme geriliği, plasenta previa, dekolman plasenta ve artmış sezaryen oranı gibi perinatal komplikasyonlar 40 yaş üstü multipar gebeliklere göre daha sık saptanmıştır.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Maternal yaşın 40’ın üzerinde olduğu gebelikler artmış olumsuz maternal ve perinatal sonuçlarla ilişkilidir ve bu riskler nullipar alt grupta daha da belirgindir.
Anahtar Kelimeler: Parite, ileri anne yaşı, obstetrik sonuçlar
|
|
3. |
Kahramanmaraş Popülasyonunda Geniş Bir Kitle Taraması Yapılarak Lumbosakral Transizyonel Vertebra Prevalans Değerlendirilmesi
Prevalance evaluation of lumbosacral transitional vertebrae in kahramanmaras population by large-scale screening
doi: 10.5222/otd.2017.1091 Sayfalar: 134-138
Volkan Kılınçoğlu
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmanın amacı Kahramanmaraş bölgesinde geniş bir kitle taraması yapılarak lumbosakral transizyonel vertebra (LSTV) prevalansını saptamaktır. Retrospektif bir kohort çalışmasıdır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: En son kostanın vertebra ile yaptığı eklemleşme, sakral kanatlar ve lomber vertebra transvers proseslerin net olarak göründüğü 4117 batın grafisi retrospektif olarak değerlendirildi. Bu parametrelere uymayan grafiler ve daha önce lumbosakral cerrahi geçirmiş hastalar ekarte edilerek 3996 grafi değerlendirmeye alındı. Transizyonel vertebranın tanımlanmasında Castellvi sınıflama sistemi kullanıldı.
BULGULAR: Çalışmada LSTV prevalansı %12.9 olarak bulundu. Sırasıyla sakralizasyon ve lumbarizasyon prevalansı %9.1 ve %3.8 olarak bulundu.
TARTIŞMA ve SONUÇ: LSTV yaygın konjenital bir anomalidir. Bu çalışmada bu doğumsal anomalinin sıklığı ortaya konulmuştur ve spinal cerrahide hata riskini azaltmak için tüm klinisyenlerin bu sık görülen anomalinin farkında olmaları gerekmektedir. Bizim bulunduğumuz bölge popülasyonunda yaptığımız prevalans çalışmamız, bu farkındalığın artması için fayda sağlayacaktır.
Anahtar Kelimeler: Lumbarizasyon, sakralizasyon, spinal cerrahi, transizyonel vertebra
|
|
4. |
Dudak kanserlerine klinik yaklaşımımız, cerrahi ve rekonstrüksiyon prensipleri
Our clinical approach to lip cancer; surgery and reconstruction principles
doi: 10.5222/otd.2017.1112 Sayfalar: 139-143
Arzu Karaman Koç, Harun Acıpayam, Hasan Emre Koçak, Wesam Mohammad Alakhras, Yakup Yegin, Fatma Tülin Kayhan
GİRİŞ ve AMAÇ: Dudak kanserleri oral kavite’nin en sık görülen kanseri olup, oral kavite kanserlerinin %25-30’unu oluşturur ve kutanöz kanserlerden sonra baş boyun bölgesinde en sık görülen ikinci kanserlerdir. Bu çalışmanın amacı; dudak kanserli olgularımızda uygulanan cerrahi tedavi prosedürleri, fonksiyonel ve kozmetik sonuçlar, tedavi başarısı ve takiplerde karşılaşabileceğimiz zorlukları güncel ve ilgili literatür eşliğinde tartışmaktır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Retrospektif klinik çalışma.
BULGULAR: Çalışmaya 20 hasta dahil edildi. 7 hasta evre 1 (T1N0M0), 6 hasta evre2 (T2N0M0), 7 hasta evre3 ( 1 hasta;T1N1M0, 6 hasta; T2N1M0) idi. Bütün hastalara primer cerrahinin yanında boyun diseksiyonu da yapılmıştır.
TARTIŞMA ve SONUÇ: N0 boyunlara profilaktik boyun diseksiyonu yapılmıştır. T1 tümörlerde 5 yıllık hastalıksız sağkalım %100 olarak bulunmuştur. Oluşan defekt rejyonel flepler ile rekonstrukte edilmiştir. Kozmetik ve fonksiyonel olarak başarılı sonuçlar elde edilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Boyun diseksiyonu, dudak kanseri, rekonstruksiyon
|
|
5. |
Palpasyon ile yapılan akromiyoklaviküler eklem enjeksiyonunun kontrast madde ve floroskopi ile doğruluk oranının tespiti: Kadavra çalışması
Determination of the accuracy ratio of palpation-guided acromioclavicular joint injection with contrast medium and fluoroscopy: A cadaver study
doi: 10.5222/otd.2017.1096 Sayfalar: 144-148
Yunus İmren, Süleyman Semih Dedeoğlu, Ali Tufan Pehlivan, Ali Çağrı Tekin, Cüneyt Mirzanlı, Cem Zeki Esenyel
GİRİŞ ve AMAÇ: Eklem içi enjeksiyonlar, kas iskelet sisteminin akut yaralanmalarında veya kronik durumlarda ağrıyı gidermede sık kullanılan tedavi yöntemlerinden biridir. Bu çalışmanın amacı palpasyon ile kontrast madde verilerek yapılan akromiyoklavikuler (AK) eklem enjeksiyonlarının floroskopi kontrolüyle doğruluk oranının tespit edilmesidir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Bu kadavra çalışması İstanbul Adli Tıp Kurumu Etik Kurulu onayı ile gerçekleştirilmiştir. İstanbul Adli Tıp Kurumu’nda insan kadavraları enjeksiyon öncesi floroskopi ile değerlendirilmiş ve AK eklemde artrozu olmayan 21 kadavranın 42 AK eklemi çalışmaya dahil edilmiştir. Enjeksiyonların tamamı omuz alanında deneyimli bir ortopedist tarafından palpasyon tekniğiyle yapılmıştır. Enjeksiyonların doğruluk oranı her iki planda elde edilen floroskopik görüntülerle değerlendirilmiştir.
BULGULAR: Yaş ortalaması 41 olan (aralık: 29-48 yaş) 11 erkek ve 10 kadının her iki omzuna kontrast madde ile yapılan toplam 42 AK eklem enjeksiyonu çalışmaya dahil edilmiştir. Yalnızca 17 enjeksiyonun AK eklemin içinde olduğu floroskopi ile doğrulanmıştır (10’u sağ, 7’si sol; doğruluk oranı: %40,4). Doğru olan ve doğru olmayan enjeksiyonlar arasında ortalama yaş (sırasıyla 41 ve 42 yaş, p=0.58), erkek/kadın oranı (p=0.73) ve enjeksiyon yeri açısından anlamlı fark bulunmamıştır.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Palpasyon ile körlemesine yapılan AK eklem enjeksiyonunun doğruluk oranı eklem patolojisi yokluğunda bile düşük bulunmuştur. Klinik uygulamada AK eklem enjeksiyonunun bir görüntüleme yöntemiyle birlikte yapılması, enjeksiyonun doğruluk oranını artırmaya yardımcı olabilir.
Anahtar Kelimeler: Akromiyoklaviküler eklem, enjeksiyonlar, flöroskopi, palpasyon
|
|
6. |
Timik Epitelyal Tümörlerde Prognostik Faktörler ve Radyoterapinin Yeri: Tek Merkez Deneyimi
Prognostic Factors and Radiotherapy in Thymic Epithelial Tumors: A single institutional experience
doi: 10.5222/otd.2017.1113 Sayfalar: 149-154
Öztun Temelli, Kemal Ekici, Ersoy Kekilli
GİRİŞ ve AMAÇ: Timik pitelyal tümörler (TET) nadir görülür ve tüm kanserlerin yaklaşık %0,2-1,5 ‘ini oluşturur. Bu çalışmanın amacı radyoterapi uygulamış olduğumuz timik epitelyal tümörlü hastaların lokal kontrol ve sağkalımlarını ve bunlara etki eden faktörleri incelemektir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: 2004- 2015 tarihleri arasında TET tanısı ile Radyoterapi (RT) uyguladığımız 18 olgunun klinik özellikleri Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) histolojik sınıflaması ve Masoaka evreleme sistemi ile korelasyonu retrospektif olarak incelendi.
BULGULAR: Olgularımızın erkek/kadın oranı 10/8’ dir. Ortanca yaş 49 (18-76) idi. Hastaların 15 tanesi timoma ve 3 tanesi timik karsinom şeklinde idi. Olgular Masaoka evrelemesine göre Evre I %5,6 (n=1), Evre II %50 (n=9), Evre III %16,7 (n=3) ve Evre IV %27,7 (n=5) şeklinde dağılmıştır. Ortalama genel sağkalım (GSK) ve hastalıksız sağkalım (HSK) tüm olgular için 88 ay (5-180 ) ve 70 ay (5-131 ) oldu. Beş yıllık GSK ve HSK sırasıyla % 45 ve %50 oldu. Masaoka evre I-II ve III-IV için sırasıyla; GSK, 99 ay ve 82 ay (p=0.708); HSK, 96 ay ve 96 ay (p=0.564) bulundu. Beş yıllık GSK evre I-II de %50 ve evre III-IV ‘de %40 olarak tespit edildi.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Timik epitelyal tümörlerde cerrahi, tedavinin esasını teşkil eder. Adjuvan RT yüksek risk grubunda lokal kontrolü artırmada etkili, düşük toksisiteye sahip bir tedavi şeklidir
Anahtar Kelimeler: Timik tümörler, timoma, radyoterapi
|
DERLEME |
7. |
Derleme: Rotator Manşet Cerrahisinde Komplikasyonlar
Review: Complications of Rotator Cuff Surgery
doi: 10.5222/otd.2017.1114 Sayfalar: 155-163
Haluk Çelik, Mustafa Faik Seçkin, Şenol Akman
Rotator manşet onarımı artroskopik, mini-açık ve açık girişimler ile yapılabilen yaygın bir uygulamadır. Düşük morbidite beklenen bu uygulamalarda cerrahi sırasında ya da postoperatif dönemde önemli komplikasyonlar ile karşılaşılabilinmektedir. Dikkatli hasta seçimi, oluşabilecek komplikasyonların bilinmesi ve tedavisi ile başarılı sonuçlar alınabilir.Bu derlemede rotator manşet cerrahisi sırasında ya da takiplerde karşılaşılması muhtemel komplikasyonlar tartışılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Rotator manşet, cerrahi, komplikasyonlar
|
OLGU SUNUMU |
8. |
Ürotelyal mesane kanseri ameliyatı sonrası insidental olarak saptanan endometrial kanser olgusu
A case of incidentally detected endometrial cancer after surgery of urothelial cell bladder carcinoma
doi: 10.5222/otd.2017.1115 Sayfalar: 164-165
Vedat Uğurel, İsmail Bıyık, Mehmet Musa Aslan
Mesane kanseri üriner sistemin en sık görülen kanseridir. Urotelyal kanser baskın olan histolojik tiptir. Genellikle sporadik olarak görülür. Ancak diğer sistem maligniteleri ile birlikte görülebilir. Yüksek dereceli mesane kanseri ile eş zamanlı bulunan endometrium kanseri olgusunu sunmak istedik. 62 yaşındaki olguya mesane kanser nedeniyle radikal sistektomi, total abdominal histerektomi ve bilateral ooferektomi operasyonu uygulandı. Histopatolojik incelemede mesane, serviks dış kısmı, myometrium, sağ over, sağ tuba ve sağ pelvik duvarda yüksek dereceli invaziv urotelyal kanseri olduğu görüldü. Bununla birlikte endometriumda, yarıdan azını tutmuş olan grade 1 endometrioid tip adenokanser olduğu görüldü. Endometrium kanseri, mesane kanseri ile eş zamanlı olarak görülebilir. Hekimlerin mesane kanseri olgularında metastaz ve endometrium kanseri gibi ikinci sekonder maligniteler açısından dikkatli olmaları gerektiğini düşünmekteyiz.
Anahtar Kelimeler: Urotelyal karsinom, mesane kanseri, endometrial kanser, endometrioid karsinom
|
|
9. |
İdrar Yolu Enfeksiyonun Predikte Ettiği Psoas Abse Olgusu
A Case of Psoas Abscess Predicted by Urinary Tract Infection
doi: 10.5222/otd.2017.1116 Sayfalar: 166-168
Alihan Oral, Mehmet Uzunlulu, Mehmet Hakan Demir, Özgür Ölmez, Berrin Didem Toluç
Psoas absesi nadir bir durumdur ve tanısı genellikle zor ve geç konulmaktadır. İdrar yolu enfeksiyonuna sekonder psoas absesi gelişmesi nadir karşılaşılan bir durumdur. Psoas absesi, primer psoas absesi ve sekonder psoas absesi olmak üzere iki grup olarak sınıflandırılır. Primer psoas absesi genellikle vücudun başka bir bölgesindeki enfeksiyon odağından hematojen yol ile gelişir. Sekonder psoas absesinin en sık nedeni ise Crohn hastalığı olarak bildirilmektedir. Biz burada bel ağrısı ve ateş yüksekliği şikayeti ile başvuran, kontrastlı batın tomografi ile psoas absesi tanısı konan ve idrar, kan ve abse kültürlerinde Stafilococcus Aureus üreyen bir psoas absesi olgusunu tartışacağız.
Anahtar Kelimeler: Psoas absesi, idrar yolu enfeksiyonu, ateş
|
|
10. |
Nörolojik kötüleşme ile giden Griscelli Sendromu: Vaka sunumu
Griscelli Syndrome with neurological deterioration: A case report
doi: 10.5222/otd.2017.1117 Sayfalar: 169-171
Sevgi Yimenicioğlu, Ayten Yakut, Kürşat Bora Çarman, Arzu Ekici, Özcan Bör
Griscelli sendromu (GS) parsiyel albinizm, gümüş gri renk saç, hemafagositik lenfohistiyositozun da görüldüğü otozomal resesif bir hasatlıktır. Üç tipi vardır. Santral sinir sistemi tutulumu hemofagositoz olmadan GS tip 2’de görülebilir.
Anahtar Kelimeler: Griscelli Sendromu, Santral sinir sistemi tutulumu, hidrosefali
|
|
11. |
Bupivakain-lidokain karışımının neden olduğu sistemik lokal anestezik toksisitesinde intravenöz lipid ile tedavi
Treatment with intravenous lipid in systemic toxicity of local anesthetics caused by a mixture of bupivacaine-lidocaine
doi: 10.5222/otd.2017.1118 Sayfalar: 172-177
Abdulkadir Yektaş
Sistemik lokal Anestezik (LA) toksisitesi, periferik sinir bloğu tekniklerinin mortalitesi en yüksek komplikasyonudur. LA’lerin yanlışlıkla intravasküler uygulanması ya da maksimum dozun aşılması sistemik LA toksisitesinin en sık nedenleridir. Son yıllarda standart resüsitasyon uygulamalarına yanıt vermeyen sistemik lokal anestezik toksisitesinde intravenöz lipit emülsiyonunun kullanıldığı bildirilmektedir. Amacımız, parsiyel kalça protezi operasyonu için lomber pleksus + siyatik sinir bloğu uygulanması sonrasında gelişen sistemik lokal anestezik toksisitesinin, intravenöz lipit emilsiyonu infüzyonuyla tedavisini sunmaktır.
Anahtar Kelimeler: Lokal anestezik toksisitesi, İntravenöz lipid emülsiyon infüzyonu, Periferik sinir bloğu
|
|
12. |
Travayda Gerçekleşen Uterin Rüptür Sonrası Asherman Sendromu Gelişen Olgu
A Case of Asherman Syndrome following uterine rupture during labor
doi: 10.5222/otd.2017.1119 Sayfalar: 178-180
Berna Aslan Çetin, Pınar Yalçın Bahat, Nadiye Köroğlu, Alev Aydın
Asherman Sendromu endometrial travmaya bağlı gelişen günümüzde sıklığı artmakta olan endometrial bir patolojidir. Uterin kavitenin obliterasyonu ile amenore, hipomenore, dismenore veya infertiliteye neden olabilir. Amacımız; travayda uterin rüptür gerçekleşen ve emzirme döneminde olduğu için geç tanı alan Asherman Sendromu olgumuzu sunmak, Asherman Sendromu için tanı ve tedavi şekillerini tartışmaktır.
Anahtar Kelimeler: Uterin rüptür, Asherman Sendromu, Histeroskopi
|
|