Okmeydanı Tıp Dergisi Sayı-1 2017

    
ARAŞTIRMA
1.
Ani İşitme Kaybı Olan Hastalarda Yeni Prognostik Parametreler: Nötrofil Lenfosit Oranı ve Platelet Lenfosit Oranı
New Prognostic Parameters of Sudden Hearing Loss: Neutrophil to Lymphocyte Ratio and Platelet to Lymphocyte Ratio
doi: 10.5222/otd.2017.1079 Sayfalar: 1-5
İmran Aydoğdu, Güven Yıldırım, Tolgar Lütfi Kumral, Ziya Saltürk, Zeynep Aydoğdu, Muzaffer İnan, Yavuz Uyar

GİRİŞ ve AMAÇ: Ani işitme kaybı (AİK) en fazla üç gün içinde aniden gelişen, en az üç frekansı tutan, minimum 30 dB ve üzerindeki sensorinoral işitme kaybıdır. Bu çalışmada AİK’nın nötrofil lenfosit oranı (NLO) ve platelet lenfosit oranı (PLO) ile olan ilişkisinin değerlendirilmesi amaçlandı. 

YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmaya AİK tanısı konulan 58 hasta dahil edildi. Hastaların kan değerleri ve işitme sonuçları kaydedildi. Ardından hastalar tedaviye verdikleri yanıta göre düzelen ve düzelmeyen olarak iki gruba ayrıldı.

BULGULAR: Ani işitme kaybı olan hastaların ortalama NLR ve PLR değerleri kontrol grubuna göre anlamlı olarak yüksek bulundu (?? < 0.001). Buna ek olarak, NLR ve PLR düzeyleri düzelen hastalarla karşılaştırıldığında düzelmeyen hastalarda daha yüksekti.

TARTIŞMA ve SONUÇ: Ani işitme kayıplı hastalarda kolay uygulanabilen ve düşük maliyetli testler ile elde edilen NLO ve PLO değerleri yeni bir belirteç olarak kullanılabilir. 

Anahtar Kelimeler: Ani İşitme Kaybı, Hemogram, İnflamasyon


2.
Horizontal Şaşılıkta Botulinum Toksin A Enjeksiyonunun Etkinliği
Efficacy of Botulinum Toxin A Injection in Horizontal Strabismus
doi: 10.5222/otd.2017.1075 Sayfalar: 6-9
Medine Aslı Yıldırım, Mehmet Tetikoğlu, Özlem Kuru, Feyza Altın, Hüseyin Serdaroğulları, Mustafa Nuri Elçioğlu

GİRİŞ ve AMAÇ: Şaşılık nedeniyle uygulanan botulinum toksin A enjeksiyonunun etkinliğini ve tedavi etkinliği üzerine etkili olan faktörleri değerlendirmek.

YÖNTEM ve GEREÇLER: Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi Şaşılık Biriminde horizontal şaşılık nedeniyle botulinum toksin A enjeksiyonu yapılan 43 hastanın kayıtları retrospektif olarak incelendi. Komitan ve nonkomitan ezotropya nedeniyle medial rektusa, komitan ekzotropya nedeniyle lateral rektusa uygulanmak suretiyle toplan 55 ekjeksiyon yapıldı. Hastalar 3 ay takip edildi. 5 prizm diyoptri ve daha az olan kaymalar başarılı kabul edilirken 5-10 prizm diyoptri arası kozmetik olarak başarılı, 10 prizm diyoptri üzerindeki kaymalar ise başarısız olarak kabul edildi.

BULGULAR: Ortalama yaşı 25.1 (8.54SD) olan 43 hasta (17 kadın, 26 erkek) çalışmaya alındı. 43 hastanın 26'sında (%60,5) ezotropya mevcutken 17'sinde (%39,5) ekzotropta vardı. Hastaların 16'sı (%37,2) rezidüel şaşılık, 19'u (%44,2) paralitik şaşılık, 8'i (%18,6) ise konsekütiv şaşılık idi. 30 (%69,8) hastada kayma açısı 10-20 prizm diyoptri arasında, 13 (%30,2) hastada 20 prizm diyoptrinin üzerindeydi. Kayma açısı 10-20 prizm diyoptri arasında olan hastalarda başarını oranı %83,3 iken 20 prizm diyoptrinin üzerinde kayması olan grupta %46,2 idi ve kayma açıları arasında istatistiksel olarak anlamlı fark mevcuttu (p<0.05). Ezotropya, ekzotropta arasında ve paralitik, rezidüel, konsekütiv şaşılık arasında başarı oranları açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark yoktu (p?0.05). 

TARTIŞMA ve SONUÇ: Şaşılıkta botulinum toksin A enjeksiyonu özellikle 20 prizm diyoptriden daha az kayması olan olgularda minimal yan etkisi ile birlikte cerrahiye alternatif olabilecek etkili bir yöntemdir.

Anahtar Kelimeler: Şaşılık, botulinum toksin, ezotropya, ekzotropya


3.
Radyografik Olarak Saptanamayan El Bilek Travmalarında Kırık Tespiti İçin Ne Kadar Ağrı Varlığında Bilgisayarlı Tomografi Çekilmelidir?
How Much Pain Is Necessary To Get Computed Tomography For Fracture Diagnosis Of The Wrist Injury That Can Not Be Radiographically Detectable?
doi: 10.5222/otd.2017.1080 Sayfalar: 10-16
Ali Çağrı Tekin, Yunus İmren, Süleyman Semih Dedeoğlu, Haluk Çabuk, Tahsin Olgun Bayraktar

GİRİŞ ve AMAÇ: Çalışmamızda el bileği travmalarında radyografide kırık tespit edilememiş hastaların muayenedeki ağrı şiddetleri ile tomografide kırık saptanma oranlarını değerlendirip ağrı miktarının tomografi endikasyonunda yol gösterici olup olamayacağını prospektif olarak değerlendirildi.

YÖNTEM ve GEREÇLER: Ocak 2016 ila haziran 2016 tarihleri arasında Okmeydanı eğitim ve araştırma hastanesi acil servisine el bilek travması ile başvurup acil tıp kliniğince acil ortopedi konsültasyonu istenmiş hastalardan 18 yaş üzerinde olanlar ve röntgenogramda herhangi bir kırık tespit edilemeyen hastalar çalışmaya dahil edildi. Açık yarası olan, daha önce o el bileğinden herhangi bir travma yada hastalık sebebi ile artroz, malunion gibi bozuklukları olanlar, 18 yaş altındaki hastalar, mental bozukluğu olan hastalar çalışma dışı bırakıldı. Çalışma süresi 6 ay olarak belirlendi. Hastaların inspeksiyon sonrası A B C D E olarak numaralandırılan 5 ayrı palpasyon noktası palpe edilip hastalardan ağrılarını VAS skoruna göre belirlemeleri istendi Muayene sırasında her nokta için hastalardan ağrılarını VAS skorlarına göre değerlendirmeleri istendi ve kayıt altına alındı. Herhangi bir muayene noktasında VAS skor olarak 5 üzerinde bir skor almış olan hastalara şişlik ve ekimoz bulgusu dikkate alınmadan tomografi çekildi. Tomografi sonuçlarınca kırık saptananlara uygun tedavi uygulandı. 

BULGULAR: Hastalarımızın 26sı erkek (%60,4),17si kadın (%39,6) idi. Bilateral el bilek travması olan 2 erkek hasta dışında 21 hasta sol (%51,2), 18(%48,8) hasta sağ el bilek travması vardı.
Çalışmamızda A noktası için kırık saptanan grupta ortalama VAS skoru hastalarda 2,2 (%22) birim daha fazla olarak saptandı. B noktası için 1,91, C noktası için 3 birim, D noktası için 0,6, E noktası için ise 2,6 birim olarak saptandı.

TARTIŞMA ve SONUÇ: Radyografik olarak kırık izlenmemiş el bilek travmalarında eğer hasta ağrısı yüksek bir değerde ise hastanın olası bir kırık için bilgisayarlı tomografi (BT) ile değerlendirilmesinin gerekli olduğunu düşünmekteyiz.

Anahtar Kelimeler: El bilek travması, ağrı, kırık, bilgisayarlı tomografi


4.
İntraabdominal Cerrahi Operasyonlarında, Preoperatif Ve İntraoperatif Forced-Air Isıtmayla İntraoperatif Isıtmanın Perioperatif Vücut Isısına Etkilerinin Karşılaştırılması
Preoperative forced-air warming combined with intraoperative warming versus intraoperative warming alone in the prevention of hypothermia during intraabdominal surgery
doi: 10.5222/otd.2017.1081 Sayfalar: 17-22
Ercan Özcan, Cem Topuz, Özgül Odacılar, Murat Mehel, Hatice Feyizi, Namigar Turgut

GİRİŞ ve AMAÇ: Hipoterminin önlenmesi için preoperatif ısıtma anestezi yönetiminin önemli komponentlerinden biridir. Forced-air yöntemi hipoterminin bu ciddi komplikasyonlarını önlemede çok etkili bir yöntemdir.

YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışma, Etik Kurul onayı alınarak 7 Aralık 2015-7 Şubat 2016 tarihleri arasında, 70 olgu üzerinde, prospektif, raslantısal ve tek kör olarak planlandı. ASA skoru I-III olan, 18-65 yaş arası, elektif genel cerrahi batın operasyonu planlanan vakalar dahil edildi. Hastalar randomize Grup I (n=35 ); preoperatif ısıtılmadan yalnızca intraoperatif forced-air yöntemiyle ısıtılanlar ve Grup II (n=35 ) operasyondan önce forced-air yöntemiyle postoperatif derlenme ünitesinde ( PACU ) 30 dakika ısıtılan ve bu esnada hemodinamik takipleri yapılan hastalar olmak üzere 2 gruba ayrıldı. Tüm hastalar aynı zamanda intraoperatif forced-air yöntemiyle ısıtıldı. Her 2 grupta indüksiyon ajanı olarak propofol 2.5mg/kg, rokuronyum bromid 0.6-1.2 mg/kg kullanıldı

BULGULAR: Her iki grup arasında yapılan karşılaştırmada, Grup I (n=35) hastaların kas gevşetici etkisinin süresi, intraoperatif kan kaybı miktarı (ml), postop solunum sıkıntısı görülme sıklığı, kardiyak morbidite sıklığı, Grup II (n=35) hastalarından istatistiksel olarak anlamlı düzeyde fazla bulunmuştur Grup II’nin indüksiyon sonrası, 15. dk, 30. dk, 60. dk, ekstübasyon öncesi ve PACU vücut ısısı ortalamaları Grup I’den anlamlı düzeyde yüksektir (p<0.05). 

TARTIŞMA ve SONUÇ: Preoperatif hastaların vücut sıcaklıkları hasta ameliyathaneye gelmeden önce ölçülmeli ve ısı takibi dikkat edilmesi gereken bir parametre olmalıdır. Hastalarının vücut sıcaklıklarını en az 36°C olduğunda ameliyathaneye transfer etmeleri, 36°C'nin altındaki hastaları aktif olarak ısıtmaları gerekliliği konusunda bilgilendirilmelidirler. Ameliyathaneye gelen hastalar öncelikle derlenme ünitesinde forced-air yöntemiyle en az 30 dakika ısıtılmalıdır

Anahtar Kelimeler: Hipotermi, forced-air, intraoperatif, preoperatif


5.
Yaşlı Hastaların Intertrokanterik Femur Kırıklarında Ameliyat Öncesi Bekleme Süresi ile Mortalite Arasındaki İlişki
Relationship Between Mortality and Timing of Surgery in Elderly Intertrochanteric Hip Fractures
doi: 10.5222/otd.2017.1082 Sayfalar: 23-27
Oktay Adanır, Cem Albay, Ozan Beytemür

GİRİŞ ve AMAÇ: Kalça kırıkları yaşlı hastalarda ciddi bir morbidite ve mortalite nedenidir. Mortalite ve morbiditeyi etkileyen prognostik faktörler ile ilgili birçok çalışma vardır. Bu faktörlerden bir tanesi de ameliyat öncesi bekleme süresinin mortaliteye etkisidir. Amacımız ameliyat öncesi bekleme süresinin, hastanın yaşının, komorbid hastalıklarının ve ASA skorunun mortaliteye etkisinin güncel literatür ışığında araştırılmasıdır

YÖNTEM ve GEREÇLER: 2012-2013 yılları arasında kliniğimizde 55 yaş ve üzeri minor travma sonrası hayatında ilk defa izole intertrokanterik femur kırığı tanısı alan ve tedavi olarak spinal anestezi altında proksimal femoral çivi ile osteosentez yapılmış 136 olgu çalışmaya dahil edildi. Hastaların yaşları, komorbid hastalık varlığı, ASA skorları, ameliyat öncesi bekleme süreleri incelenerek; bu paramatrelerin mortalite üzerine etkisine bakıldı.

BULGULAR: Mortalite üzerine etkili faktörleri belirlemek için kırık yaşı, ameliyat öncesi bekleme süresi, ASA skoru, komorbid hastalık varlığı değişkenleri ile logistik regresyon analizi yapıldı. Kırık yaşı (p=0,005), ASA skorunun 3 ve üzeri olması (p=0,041) ve komorbid hastalık varlığı (p=0,033) ilk 1 yıl içerisindeki mortalite üzerine etkili faktörler olarak tespit edildi. Ameliyat öncesi bekleme süresinin tek başına ilk 1 yıl içindeki mortaliteye etkisi bulunmadı (p=0.143).

TARTIŞMA ve SONUÇ: Erken cerrahi ilk 1 yıl içindeki mortalite oranlarında azalmaya sebep olmamaktadır. Yaşlı kalça kırığı hastalarında aceleci bir cerrahi yapmaktansa; hızlı bir şekilde genel durumları düzeltilip ameliyat edilmesi daha akıllıcadır. 

Anahtar Kelimeler: Kalça kırığı, yaşlı, mortalite


6.
Kırk yaş ve üzeri gebeliklerde maternal ve neonatal sonuçların değerlendirilmesi
Pregnancy in women 40 years old or older: maternal and neonatal outcomes
doi: 10.5222/otd.2017.1083 Sayfalar: 28-32
Büşra Cambaztepe, Fatma Didem Yücel, Gizem Pektaş, Berk Bulut, Hamit Caner Uzun, Veli Mihmanlı

GİRİŞ ve AMAÇ: Kliniğimizde doğum yapmış kırk ve üzeri yaştaki gebelerin maternal ve neonatal sonuçlarını değerlendirmek. 

YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmada Ocak 2011- Aralık 2014 yılları arasında S.B. Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniğinde doğum yapmış 40 yaş ve üstü gebelerin kayıtları incelendi. Maternal ve neonatal komplikasyonlar aynı dönemde doğum yapmış 20-35 yaş grubundaki gebelerle karşılaştırıldı.

BULGULAR: Kırk yaş ve üzeri gebelerde kronik hipertansiyon, gestasyonel diyabet, intrauterin gelişme geriliği ve sezaryenle doğum oranı 20-35 yaş arası gebelere göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksek bulundu (Sırasıyla p=0.005, p=0.027, p=0.031, p: 0.001). Preeklampsi, plasenta previa, plasenta dekolmanı ve inutero fetal kayıp görülme oranları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmadı. Kırk yaş ve üzeri gebelerde kronik hastalıkların görülme oranı (%8.9), 20-35 yaş arası gebelerden (%2.7) istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksekti (p=0.023). Preterm eylem, doğum haftası, doğum kilosu, 5. dk Apgar skorları ve yeni doğan yoğun bakım ihtiyacı açısından istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmadı.

TARTIŞMA ve SONUÇ: Bu çalışmanın sonucuna göre kırk yaş ve üzeri gebelerde, kronik hipertansiyon, gestasyonel diyabet, intrauterin gelişme geriliği ve sezaryenle doğum oranı daha yüksektir. 

Anahtar Kelimeler: Anne yaşı, maternal komplikasyon, neonatal morbidite


7.
PA Akciğer radyografide pulmoner nodüllerin saptanma oranı ve görünürlüğünü etkileyebilecek faktörlerin değerlendirilmesi
Evaluation of detection rate of pulmonary nodules and the reasons may affect their visibility on chest radiograms
doi: 10.5222/otd.2017.1084 Sayfalar: 33-36
Yüksel Demir, Deniz Özel, Betül Duran Özel

GİRİŞ ve AMAÇ: Retrospektif çalışmamızda bir akciğer radyogramında nodülün ne sıklıkta yakalanabildiğini ve bu oranı etkileyebilecek faktörleri araştırmak istedik.

YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmamıza Görüntü arşivleme ve iletişim sisteminde toraks bilgisayarlı tomografide akciğer nodülü saptanan ve sistemde bu bilgisayarlı tomografi incelemeden 10 gün önce ve sonrasında raporlanmış Posterior Anterior akciğer radyogramı bulunan 67 olgu ve toplam 103 nodül dahil edildi. Nodüllerin görülebilirliğinin değerlendirilmesinde altın standart olarak toraks BT kullanıldı.

BULGULAR: Toplam 67 hastanın 21 i kadın 46 sı erkek idi. Posterior Anterior akciğer grafide görünen pulmoner nodül sayısı 71 (% 68.9), görülemeyen 32 (% 31.1) olarak hesaplandı. Nodülün boyutu ve kalsifiye olup olmaması saptanabilirliği etkilerken, hastanın cinsiyeti ve nodülün yerleşim yerinin buna katkısı olmadığı görüldü. 

TARTIŞMA ve SONUÇ: Süper-pozisyonlar ve silüet etkisi ekarte edilse bile yaklaşık % 31 gibi önemli bir oranda nodül akciğer radyogramlarında görülemeyecektir. Biz radyologlar adına yapılması gereken her ne koşulda olursa olsun hata oranını minimuma indirmek adına hızlı raporlamadan kaçınmamızdır. 

Anahtar Kelimeler: Akciğer radyografisi, pulmoner nodül, saptanma oranı

DERLEME
8.
Ani İdiopatik Sensorinöral İşitme Kayıplarında Tedavi Prosedürleri
Treatment Procedures in Sudden Idiopathic Sensorineural Hearing Loss
doi: 10.5222/otd.2017.1085 Sayfalar: 37-42
Zeynep Aydoğdu, Güven Yıldırım, Tolgar Lütfi Kumral, Ziya Saltürk, Yavuz Uyar

Ani işitme kaybı (AİK) en fazla üç gün içinde aniden gelişen, en az üç frekansı tutan, minimum 30 dB ve üzerindeki sensörinöral işitme kaybıdır. AİK tedavisi halen bir araştırma konusudur. AİK tedavisi için pekçok tedavi protokolü önerilmiştir. Bu makalede AİK tedavi protokolleri tartışılmaktadır.

Anahtar Kelimeler: Ani işitme kaybı, steroid, tedavi

OLGU SUNUMU
9.
Dış Kulak Yolunda Pigmente Bazal Hücreli Karsinom: Olgu Sunumu
Pigmented Basal Cell Carcinoma of the External Auditory Canal: A Case Report
doi: 10.5222/otd.2017.1086 Sayfalar: 43-46
Arzu Karaman Koç, İbrahim Erdim, Zahide Mine Yazıcı, Kamil Hakan Kaya, Fatma Tülin Kayhan

Bazal hücreli karsinom (BCC), bazal hücrelerin proliferasyonuyla karakterize yüzeyel yayılan genellikle lokal agresif davranışla seyreden çok nadiren metastaz yapan bir tümördür. En sık baş-boyun bölgesinde bulunmasına rağmen temporal bölgede nadiren görülür. BCC’nin bir alt tipi olan pigmente BCC dış kulak yolunda çok daha nadir görülmektedir. Agresif bir BCC alt tipi olmamasına rağmen pigmentli olmaları nedeniyle benign pigmente lezyonlar ve özellikle malign melanomla ayırıcı tanıda dikkat edilmelidir. Yazımızda ara ara kanlı kulak akıntısı ve kaşıntı şikayeti ile kliniğimize başvuran ve dış kulak yolundan alınan biyopsi sonucu pigmente BCC tanısı konulan kırkyedi yaşındaki bayan hastayı sunduk.

Anahtar Kelimeler: Bazal hücreli karsinom, malign melanom, pigment


10.
Dalakta Epidermoid Kist: 2 Olgu Sunumu
Epidermoid cyst of spleen: 2 cases
doi: 10.5222/otd.2017.1063 Sayfalar: 47-49
Özben Yalçın, Özlem Ton, Süleyman Özdemir, Gültekin Hoş, Hakan Mustafa Köksal, Fevziye Kabukçuoğlu

Epidermal splenik kistler dalağın nadir kistlerindendir. 37 yaşındaki erkek hasta ve 25 yaşındaki kadın hasta, karında ağrı ve dolgunluk hissi ile genel cerrahi polikliniğine başvurmuştu. Radyolojik bulguları ile dalak kisti ile uyumlu bulunan olgulara splenektomi uygulandı patolojik inceleme ile epidermoid kist olarak raporlandı.Epidermoid kist oluşumundaki etiyolojik teoriler ışığında kendi vakamızın etyopatogenezini tartıştık.

Anahtar Kelimeler: Dalak, epidermoid kist, abdominal kitle


11.
Serviks Uteri Lokalizasyonlu Lipoleiomyom: Olgu Sunumu
Lipoleiomyoma of the Uterine Cervix: A Case Report
doi: 10.5222/otd.2017.1087 Sayfalar: 50-53
Selma Şengiz Erhan, Sevinç Hallaç Keser, Fatma Nur Soylu Boy, Çetin Çom

Lipoleiomyomlar uterusun nadir benign tümörü olup; genellikle leiomyom varyantı olarak bilinir. Histopatolojik olarak değişen oranlarda düz kas, fibröz doku ve matür yağ dokudan oluşur. Birçok olgu asemptomatiktir. Sıklıkla uterin korpusta lokalize ve intramural yerleşim gösterir. Biz lipoleiomyom tanısı alan serviks uteri yerleşimli, bilateral endometriozis eksterna ve endometriomanın eşlik ettiği olgumuzu literatür bilgileri eşliğinde sunduk.

Anahtar Kelimeler: Lipoleiomyom, serviks uteri, endometriozis eksterna, endometrioma


12.
Nadir bir asimetrik sensörinöral işitme kaybı nedeni: Serebellopontin köşede lipom
A rare cause of asymmetric sensorineural hearing loss: Lipoma in the cerebellopontine angle
doi: Sayfalar: 54-56
Ümit Aydın, Fatih Arslan, Murat Bınar, Erbil Kılıç, Ömer Karakoç

Kafa içi lipomlar tüm intrakraniyal tümörlerin % 0.1-1.5’ ini oluşturan benign tümörlerdir. Serebellopontin köşe (SPK) tümörlerinin ise yalnızca %0.14’ü lipomdur. Erkeklerde iki kat fazla ve %3 oranında bilateral görülür. SPK lipomları özellikle 5, 7 ve 8. Kraniyal sinirlere yakın komşulukta olması ve infiltratif büyüme paterni nedeniyle diğer intrakranial lipomlara göre daha fazla semptomatik seyreder. En sık neden olduğu semptomlar vertigo, tinnitus, işitme kaybı, yüzde duyu kaybı, trigeminal nevralji, hemifasyal spazm ve fasiyal motor bozukluklardır. Bu olgu sunumunda tek şikayeti işitme kaybı olan, KBB ve diğer sistem muayeneleri tabii olan hastada tespit edilen SPK’ da lipom olgusu tanı ve tedavisi literatür eşliğinde sunulmuştur.

Anahtar Kelimeler: Lipom, serebellopontin köşe, vertigo


13.
Superior Mezenter Arter Sendromu - Problemli Olguların Tanı ve Tedavi Süreci
Superior Mesenteric Artery Syndrome- Process of Diagnosis and Treatment of Problematic Cases
doi: 10.5222/otd.2017.1089 Sayfalar: 57-59
Tonguç Utku Yılmaz, Sertaç Ata Güler, Gökhan Pösteki, Ahmet Alponat

Superior mezenter arter (SMA) sendromu, duodenum’un SMA ‘nın açılanması sonucu SMA ve aorta arasında sıkışmasıDIR. Semptomlar özgül olmadığı için ileus, gastroözefagial reflü, pankreatit gibi diğer gastrointestinal patolojilerle karışabilmektedir. Aralıklı karın ağrısı ve yoğun kusma şikayeti ile başvuran 25 yaşında bayan hastamızı sunuyoruz. Hastamız öncesinde benzer şikayetler nedeniyle Nissen Fundoplikasyon, laparatomi, ince barsak rezeksiyonu ve bridektomi ameliyatları geçirmiş. Hasta pankreatit, ileus ve anoreksia için medikal tedaviler almıştır. Bu olgu SMA sendromu tanısındaki zorlukları vurgulamaktadır ve bu sendormun varlığını konusunda dikkat çekmek için sunulmuştur. Bu konu hakkında farkındalık erken tanı ile birlikte ilişkisiz testleri ve gereksiz tedavileri azaltacaktır.

Anahtar Kelimeler: Superior mesenter arter sendromu, ileus, tanı, pankreatit


14.
Erken Tanı Almış Bir İzole Trakeoözofageal Fistül Hastası
Early Dıagnosed Patıent Wıth Isolated Tracheoesophageal Fıstula
doi: 10.5222/otd.2017.1090 Sayfalar: 60-64
Olga Devrim Ayvaz, Serdar Moralıoğlu, Osman Zeki Pektaş, Ayşenur Cerrah Celayir, Aysu Say, Irmak Dicle Sargın

İzole trakeoözofageal fistül (TÖF); beslenme sırasında aspirasyon semptomları, sağ üst lob pnomoni veya atelektazileri ile belirti verir ve genellikle hastalar geç süt çocukluğu döneminde tanı almaktadır. Bu çalışmada erken tanı almış bir izole TÖF hastasının tanı ve tedavi süreci sunulmuştur. İki aylık kız hasta, beslenme sırasında öksürük, morarma, hırıltılı solunum şikayetleri ve akciğer grafisinde sağ üstte pnomonik infiltrasyon görünümü ile tarafımıza konsülte edildi. 2 kez aspirasyon pnomonisi öntanısıyla yatarak tedavi edilme öyküsü mevcuttu. Bronkoskopi ile izole TÖF saptandı, sağ servikal yaklaşımla N tipinde”ki fistülün ligasyonu yapıldı. Poliklinik takiplerinde halen sorunsuzdur. Doğum sonrası erken dönemlerde reflü medikasyonuna rağmen, beslenme sırasında başlayan öksürük, siyanoz, hırıltılı solunum gibi aspirasyon semptomları olması ve tekrarlayan sağ üst lob infiltrasyonlarında izole TÖF olasılığı daima akılda tutulmalıdır; bu olgularda tanısal bronkoskopi yapılması geciktirilmemelidir.

Anahtar Kelimeler: Bronkoskopi, izole trakeoözofageal fistül, özofagoskopi

Logos Tıp Yayıncılığı
Yildiz Posta Cad. Sinan Apt. No:36
D.63-64 Gayrettepe 34349 Istanbul
 
Fax :
(212) 288 0541
(212) 288 5022
(212) 211 6185
  E-mail
[email protected]
  Google Maps için tıklayın