Okmeydanı Tıp Dergisi Sayı-1 2016

    
ARAŞTIRMA
1.
Diyabetik Maküla Ödemi Tedavisinde Tek Doz İntravitreal Triamsinolon Asetonidin Etkinliği ve Komplikasyonları
The Efficacy and Complications of a Single Dose Intravitreal Triamcinolone Acetonide Injection in Diabetic Macular Edema
doi: 10.5222/otd.2016.1025 Sayfalar: 1-6
Esra Türkseven Kumral, Ulviye Yiğit, Ayşe Burcu Dirim, Metin Ekinci, Ersin Oba

GİRİŞ ve AMAÇ: Diyabetik retinopatiye bağlı diffüz maküla ödeminde tek doz intravitreal triamsinolon asetonid enjeksiyonunun etkinliğini, kısa ve uzun dönem komplikasyonlarını incelemek.

YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmaya diyabetik retinopatiye bağlı diffüz maküla ödemi bulunan 39 hastanın 54 gözü dahil edildi. Tek doz 4 mg/0.1 ml intravitreal triamsinolon asetonid enjeksiyonu uygulanan hastalar çalışma kapsamına alındı. Hastaların en iyi düzeltilmiş görme keskinlikleri, optik koherens tomografi ile ölçülen maküla kalınlıkları, göz içi basıncı değişiklikleri ve komplikasyonları incelendi.

BULGULAR: Tedavi öncesine göre görme keskinliğinde 1. ve 6. ayda istatistiksel olarak anlamlı artış saptandı (p<0.05). Olguların intravitreal triamsinolon asetonid uygulaması öncesi ölçülen maküla kalınlıkları ortalama 445.11 ± 109.58 μm idi. 1. ay kontrolünde 275.87 ± 55.80 µm, 6. ay kontrolünde ise 370.78 ± 111.57 μm olarak saptandı. Maküla kalınlığında 1. ve 6. aylarda istatistiksel olarak anlamlı bir azalma olduğu gözlendi(p<0.05). 1. ve 6. aylarda ölçülen maküla kalınlık ortalamaları karşılaştırıldığında 6. ayda 1. aya göre maküla kalınlıklarında artış olduğu ancak bu artışın preoperatif değerlere ulaşmadığı gözlendi. Tedavi öncesine göre 1., 2. ve 3. aylarda ölçülen göz içi basınçlarında istatistiksel olarak anlamlı artış saptandı(p<0.05). Subkonjonktival hemoraji (%50), katarakt (%44), arka kapsüle sıvaşık triamsinolon asetonid partikülleri (%1.85), postoperatif hipotoni (%1.85), psödohipopyon (%5.55) görülen komplikasyonlar olarak kaydedildi.

TARTIŞMA ve SONUÇ: Diyabetik retinopatiye bağlı gelişen diffüz maküla ödemi tedavisinde tek doz intravitreal triamsinolon asetonid enjeksiyonunun görme keskinliğini artırdığı, maküla kalınlığını azalttığı gözlendi. Ancak izlenen olumlu etkilerinin geçici olduğu, yüksek oranda katarakt gelişimine ve göz içi basıncı artışına neden olduğu saptandı.

Anahtar Kelimeler: Diyabetik maküla ödemi, göz içi basıncı, intravitreal triamsinolon asetonid, katarakt


2.
Hemşirelerin Kariyer Planlaması: Bir Eğitim ve Araştırma Hastanesi Örneği
Career Planing of Nurses: An Example of Training and Research Hospital
doi: 10.5222/otd.2016.1026 Sayfalar: 7-13
Güven Bektemür, Sevgi Demiray, Dilek Özdemir Ürkmez

GİRİŞ ve AMAÇ: Kariyer planlama, modern örgütlerin amaç ve hedeflerine ulaşmada, bireyin amaçlarıyla kurumun amaçlarını buluşturmada, verim ve performans artışını sağlamada önemli bir rol oynamaktadır. Hemşirelerin üstlenebilecekleri pozisyonlara yerleşmeleri mutlu ve yüksek performansta çalışmalarını sağlayacak, hemşirelik bakımını ve hastanelerin kalitesini yükseltecektir. Bu nedenle çalışma, bir eğitim araştırma hastanesinde çalışan hemşirelerin hastanelerindeki kariyer planlama çalışmalarına ilişkin değerlendirmeleri ve bu değerlendirmelerin tanımlayıcı özelliklerine göre farklılaşma durumunu incelemek amacıyla yapıldı.

YÖNTEM ve GEREÇLER: Araştırmanın tasarımı, tanımlayıcı niteliktedir. Araştırmanın evrenini Sağlık Bakanlığı’na bağlı bir eğitim araştırma hastanesinde çalışan tüm hemşireler, örneklemini ise basit rastgele örnekleme yöntemi ile seçilen araştırmaya katılmaya gönüllü 100 hemşire oluşturdu. Araştırma verileri SPSS 15.0 programıyla analiz edildi.

BULGULAR: Araştırma kapsamındaki hemşirelerin %87‘si (n=87) kadın, %47’si (n=47) 30-39 yaş aralığında, %65’i (n=65) evli, %37’si (n=37) Sağlık Meslek Lisesi mezunu, %43’ü (n=43) 2-5 yıl aynı hastanede görev yaptığını ve %82’si (n=82) aktif hemşire olarak çalıştığını belirtti. Araştırmaya katılan hemşirelerin % 56’sı (n=56) yeni Hemşirelik Yasası’nı bildiklerini ve %52’si (n=52) de yasanın kariyer planlarını etkileyeceğini düşündüğünü belirtti. Ayrıca araştırmaya katılanların %53’ü (n=53) mevcut pozisyonundan memnun olmadığını ve %43’ü (n=43) öncellikle kariyerleri için özel dallarda sertifika almayı düşündüklerini belirtti. 

TARTIŞMA ve SONUÇ: Hemşirelerin hastanelerindeki kariyer planlama çalışmalarına ilişkin değerlendirmeleri ve bu değerlendirmelerin tanımlayıcı özelliklerine göre farklılaşma durumunu incelendiğinde; kariyer yönetimi uygulamalarının etkinliğinin ortalamanın üstünde bir değerde olduğu, kariyer yönetiminin etkinliğine ilişkin görüşlerinin cinsiyetleri, medeni durumları, hemşire olarak çalışma süreleri, mevcut hastanede çalışma süreleri, hemşirelik yasası hakkında bilgi sahibi olma, yeni hemşirelik yasasının kariyer planına olan muhtemel etkilerine bağlı olarak farklılaşmadığı sonucuna varılmıştır.

Anahtar Kelimeler: Kariyer Planlaması, Kariyer Yönetimi, Hemşire


3.
Adölesan Doğumların Demografik Özellikleri ve Maternal-Fetal Sonuçları: İstanbul’da Referans Bir Hastanede Gerçekleştirilen Olgu-Kontrol Çalışması
Demographic Characteristics and Maternal-Fetal Outcomes of Adolescent Births: A Case-Control Study in a Reference Hospital in Istanbul
doi: 10.5222/otd.2016.1027 Sayfalar: 14-18
Kerem Doğa Seçkin, Burak Yücel, Mehmet Fatih Karslı, Çağdaş Özdemir, Cihan Togrul, Engin Çelik, Tuncay Küçüközkan, Gökhan Yıldırım

GİRİŞ ve AMAÇ: Adölesan yaşta doğum yapan hastalar ile 20 ila 35 yaşları arasında doğum yapan hastalardan seçilen kontrol grubu arasında demografik özellikler ve maternal-fetal sonuçlar açısından fark olup olmadığının araştırılmasıdır. 

YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmaya 2014 yılı içinde İstanbul Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği’nde doğumu gerçekleşmiş 300 adölesan gebe (14-19 yaş arası) ve kontrol grubu olarak yine aynı yıl arasında doğum yapmış rastgele seçilen 320 gebe kadın (20-35 yaş) dâhil edilmiştir.
BULGULAR: Adölesan grubun yaş ortalaması 16.72±1.21, kontrol grubundaki hastaların yaş ortalaması 28.68±4.14 idi. Eğitimsiz ve düşük eğitim düzeyi oranı adölesan grubunda daha fazla idi. Adölesan gebelik grubunda epizyotomi ile normal doğum oranı yüksek, sezaryen oranları ise düşük saptandı. Preeklampsinin adölesan gebelik grubunda daha sık görüldüğü saptandı. Fetal anomali sıklığı kontrol grubunda daha yüksek idi. 1. dakika Apgar skorları adölesan gebelik grubunda daha düşük saptandı.

TARTIŞMA ve SONUÇ: Adölesan gebelikler kötü maternal ve fetal sonuçlarla birliktelik göstermesi nedeniyle yüksek riskli gebeliklerdir. Adölesan gebeliklerin yönetiminde bu durum dikkate alınmalıdır.

Anahtar Kelimeler: Adelösan, gebelik, komplikasyonlar


4.
Basit ve Parçalı Olekranon Kırıklarında Plak Vida Osteosentez ile Gergi Bandı Tekniğinin Klinik Karşılaştırması
Comparison of Plate Osteosynthesis and Tension Band Technic in Simple and Comminucated Olecranon Fractures
doi: 10.5222/otd.2016.1028 Sayfalar: 19-23
Emin İrfan Gökçay, Haluk Çabuk, İsmail Kalkar, Ali Çağrı Tekin, Cem Dinçay Büyükkurt

GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmamızda plak vida osteosentez ile gergi bandı tekniğini kullanarak opere ettiğimiz olekranon kırıklarının sonuçlarını kıyaslamak istedik. 

YÖNTEM ve GEREÇLER: Ocak 2012 ile Aralık 2013 tarihleri arasında kliniğimizde olekranon kırığı (mayo tip 2A ve 2B) nedeniyle opere edilen 58 hastanın sonuçları geriye dönük olarak incelendi. Plak vida osteosentez yapılan ortalama yaşı 43,3 (18-71) olan 28 hasta, gergi bandı uygulanan ortalama yaşı 43 (6-78) olan 30 hasta çalışmaya dahil edildi. Plak vida osteosentez yapılan 28 hastanın 10’u (%35) mayo tip 2A, kalan 18 hasta mayo tip 2B’dir. Gergi bandı uygulanan 30 hastanın 19’si (%63,3) tip 2A iken diğerleri tip 2B idi. Hastaların aktif eklem hareket açıklığı ölçüldü ve ağrı düzeyleri VAS skoru ile değerlendirildi. Yaşam fonksiyonları değerlendirmek için Mayo Dirsek Performans Skoru (MEPS) kullanıldı. Tüm hastaların dirsek 2 yönlü grafileri çekildi. Gelişen komplikasyonlar ve tekrar yapılan cerrahiler kayıt edildi.

BULGULAR: Hastaların ortalama takip süresi 20,6(12-36) idi. Plak vida yapılan grupta VAS skoru ortalama 1,9(0-5), MEPS ise 87,3(65-100) idi. Gergi bandı grubunda VAS skoru ortalama 1,6(0-4), MEPS 92,6(75-100) olarak bulundu. MEPS değeri plak vida yapılan grupta iyi olarak değerlendirilirken, gergi bandı grubunda mükemmel olarak değerlendirildi. Her iki grupta minimal hareket kısıtlılığı, fiziksel kapasitede minimal kayıpla birlikte klinik olarak anlamlı bir fark bulunmadı (p>0,05). Her iki grupta da kaynamama vakasına rastlanmadı. Plak vida grubunda 4 hasta(%14,2), gergi bandı grubunda 2 hasta (%6,6) olmak üzere toplam 6 hastanın (%10,3) ekleminde dejeneratif değişikliklere rastlandı. Plak vida uygulanan 2 hastanın(%7,1) irritasyon nedeniyle kaynama sonrası implantları çıkartıldı. Gergi bandı yapılan 4 hastanın (%13,3) k-teli migrasyonu nedeniyle materyalleri çıkartıldı. Yine gergi bandı uygulanan 2 hastanın (%6,6) erken dönemde serklaj teli kırıldı ancak takiplerde kaynama olması üzerine herhangi bir cerrahi işlem yapılmadı. 

TARTIŞMA ve SONUÇ: Çalışmamızda olekranon kırıklarında gergi bandı ile plak vida uygulaması karşılaştırıldığında klinik olarak anlamlı bir fark tespit edilememiştir. Bu nedenle olekranon kırıklarında cerrah kendi deneyimini göz önüne alarak iki yöntemden birini seçebilir.

Anahtar Kelimeler: Gergi bandı tekniği, Olekranon kırığı, plak osteosentez


5.
Hiperplastik Tip Konjenital Meme Anomalilerinin Ek Anomaliler Açısından İncelenmesi ve Klinik Yaklaşım Algoritması
Investigation of Hyperplastic Type Congenital Breast Abnormalities and Algorithm for Clinical Approach
doi: 10.5222/otd.2016.1029 Sayfalar: 24-27
Tuğçe Yasak, Özay Özkaya, Derya Bingöl, Onur Egemen, İlker Üsçetin 

AMAÇ: Bu çalışmada; aksesuar meme dokusu tanısı ile kliniğimizde opere edilen hastalar geriye dönük olarak incelenerek, klinik yaklaşım algoritmamız, uygulanan operasyonlar ile birlikte ek anomaliler açısından tarama sonuçlarımızın sunulması amaçlandı

YÖNTEMLER: Ağustos 2010 -Temmuz 2014 tarihleri arasında, kliniğimizde, aksesuar meme dokusu nedeni ile opere edilen 26 hasta çalışmaya dahil edildi. Hasta dosyalarından detaylı öykü ve fizik muayene bulguları ve fotoğraf arşivi incelendi, aile öyküleri sorgulandı ve kayıt edildi. Eşlik eden nefroüriner anomaliler açısından hastaların tam idrar tetkikleri, renal ultrason görüntülemeleri, idrar kültürleri incelendi. Endokrinolojik açıdan şikayeti ya da fizik muayene bulgusu olan hastalara, ilgili sisteme yönelik yapılan hormonal testler değerlendirildi. 

BULGULAR: Çalışmaya dahil edilen hastaların %7.7’sinde (n=2) aile öyküsü pozitif olarak saptandı. Sporadik görülen aksesuar meme olgularından politeli olan bir hastada ve polimasti olan bir hastada eşlik eden henüz tanı almamış unilateral renal agenezi saptandı ve ileri tetkik açısından nefroloji bölümüne yönlendirildi. Hastalardan %3.8’inde (n=1) ise ötiroid multinodüler guatr saptandı.

SONUÇ: Konjenital meme anomalisi saptanan hastalarda detaylı aile öyküsü araştırılmalı, eşlik eden nefroüriner, endokrinolojik anomaliler açısından detaylı fizik muayene, laboratuvar ve görüntüleme yöntemleri ile hasta olası ek anomaliler açısından taranmalıdır.

Anahtar Kelimeler: Aksesuar meme, konjenital meme anomalileri, polimasti, politeli


6.
Klinik ve Dermatoskopik Özellikleriyle Kutanöz Sarkoidoz: On Dört Hastanın Retrospektif Analizi
Retrospective Analysis of 14 Cutaneous Sarcoidosis Patients with Clinical and Dermoscopic Features
doi: 10.5222/otd.2016.1030 Sayfalar: 28-35
Şule Güngör, Bachar Memet, Ralfi Singer, Emek Kocatürk Göncü, İlteriş Oğuz Topal 

AMAÇ: Sarkoidoz, nedeni bilinmeyen, nonkazeifiye granülomlarla karakterize multisistemik bir hastalıktır. Bu çalışmanın amacı sarkoidoz tanısı alan hastalarımızın klinik ve dermatoskopik özelliklerini analiz etmektir.

YÖNTEMLER: Kliniğimizde 2010-2015 yılları arasında sarkoidoz tanısı alan hastaların dosyaları retrospektif olarak tarandı.

BULGULAR: Hastaların 13 ü kadın biri erkekti. En sık gözlenen dermatolojik lezyon makülopapüler lezyonlar ve en sık lezyon yerleşim yeri yüz idi. Yedi hastada pulmoner tutulum saptandı. Pulmoner tutulum birlikteliği ile görülen en sık lezyon eritema nodozumdu. Dermatoskopik incelemede en sık gözlenen özellik translusen sarı-turuncu yapısız alanlardı. Sarı globüller, beyaz çizgiler, translusen alanları örten beyaz yapısız alanlar, kısa damarlar ve santral skar benzeri alanlar azalan oranlarda dermatoskopik inceleme ile gözlendi.

SONUÇ: Kutanöz sarkoidoz çoğunlukla yüzde yerleşen dermoskopik incelemede translusen sarı-turuncu alanların gözlendiği makülopapüler lezyonlar olarak ortaya çıkar.

Anahtar Kelimeler: Dermatoskop, sarkoidoz, translusen alan

DERLEME
7.
İnfertilitede Tamamlayıcı Ve Alternatif Tıp Uygulamaları
Complementary And Alternative Medicine Practice in Infertility
doi: 10.5222/otd.2016.1031 Sayfalar: 36-44
Handan Özcan, Nezihe Kızılkaya Beji

Son yıllarda hem infertilite hastaları hem de hekimler tarafından, tamamlayıcı ve alternatif tıp uygulamalarının kullanımı artmaktadır. Çok güncel bir sorun olan ve sürekli yenilikler getirilen infertilite tedavisinde, tamamlayıcı ve alternatif tıp uygulamaları kaçınılmazdır. Genellikle hastalar tarafından tercih edilen bu uygulamalar akupunktur, vitamin ve mineraller, beslenme ve yaşam tarzı değişiklikleri, homeopati, zihin-beden-enerji tıbbı, yoga, aromaterapi ve psikoterapidir. Kültür, coğrafya, geleneklere göre değişen bu uygulamalar için daha fazla kanıt temelli çalışmalara ihtiyaç vardır.

Anahtar Kelimeler: İnfertilite, Tamamlayıcı ve Alternatif Tıp

OLGU SUNUMU
8.
Çocukluk Çağında Bir Hiperprolaktinemi Olgusu
A Case of Hyperprolactinemia At Childhood
doi: 10.5222/otd.2016.1032 Sayfalar: 45-48
Beril Yaşa, Nalan Karabayır, Tuğrul Örmeci, Özlem Öcal, Servet Erdal Adal

Hiperprolaktinemi çocukluk yaş grubunda nadir olup hipofiz adenomlarından kaynaklanabilir. Onaltı yaşında kız hasta adet görememe, sol göğsünden süt gelmesi şikayetleri ile başvurdu. Fizik muayenesinde tiroid bezi palpe edilmeyen hastanın sol memesinden süt aktığı saptandı. Tetkiklerinde Tiroid Stimulan Hormon (TSH)=3.13uIU/ml (0.5-5 uIU/ml), serbestT4=0.73ng/dl (0.71-1.85ng/dl), Folikül Stimulan Hormon (FSH)=10.7 mIU/ml (4-13 mIU/ml, foliküler faz), Lüteinizan Hormon (LH)=8.45 mIU/ml (2.4-12.6 mIU/ml), Prolaktin=227.9ng/mL (5.18-26.53ng/ml) bulunması üzerine çekilen Hipofiz manyetik rezonans görüntülemede sella turcicayı genişleten, suprasellar sisterni oblitere eden, optik kiazmaya kadar uzanan 20x15 mm ebadında makroadenom saptandı. Kan Kortizol=14 mcg/dl (<20 mcg/dl), Büyüme Hormonu=2.86 mIU/ml (0-20 mIU/ml), Adrenokortikotropik Hormon (ACTH)=24.7 pg/ml (0-100 pg/ml) bulunan hastanın görme alanı muayenesinde bitemporal defekt izlenmedi. Nöroşirurji konsültasyonunda cerrahi girişim düşünülmeyen hastaya Kabergoline tedavisi başlandı. Tedavinin 2. gününde galaktoresi kaybolan olgunun 7. günde bakılan kan prolaktin düzeyi 14.84 ng/mL saptandı. Tedavinin 20. gününde çekilen Hipofiz manyetik rezonans görüntülemede adenom boyutlarında küçülme tespit edildi. Sonuç olarak çocuklarda hipofizer adenomların tedavisinde medikal tedavi ile yüz güldürücü sonuçlar alınabilir. Bu nedenle cerrahi girişimden önce medikal tedavi denenmelidir.

Anahtar Kelimeler: Çocukluk çağı hiperprolaktinemi, prolaktinoma, kabergolin


9.
Perianal Yerleşimli Epidermoid İnklüzyon Kisti
Benign Epidermal Perianal Inclusion Cysts
doi: 10.5222/otd.2016.1033 Sayfalar: 49-51
Özlem Öndeş Bayar, Refik Bademci, İsmail Ege Subaşı

Epidermal kistler çok yaygın lezyonlardır. Bu makalede perianal yerleşimli epidermal inklüzyon kist olgusu sunmaktayız. Yüzeyel ultrason ile perianal bölgede yerleşmiş olan kistik kitlenin olduğu görüldü. Histopatolojik değerlendirme için kitleye total eksizyon uyguladık. Patoloji sonucu epidermal inklüzyon kisti geldi. Perianal yerleşimli epidermal inklüzyon kistleri nadir görülen lezyonlardır. Anal ve perianal bölge benign ve malign hastalıklarının ayırıcı tanısında bu bölgenin epidermoid kistleride akılda tutulmalıdır.

Anahtar Kelimeler: Anal kanal, Epidermoid inklüzyon kist, Perianal


10.
Septik Artrit Tablosu ile Başvuran Akut Lenfoblastik Lösemi Olgusu
Case of an Acute lymphoblastic Leukemia Presenting as Elbow Septic Arthritis
doi: 10.5222/otd.2016.1034 Sayfalar: 52-55
Meltem Erol, Oktay Adanır, Özlem Bostan Gayret, Özgül Yiğit

Giriş: Çocukluk çağında akut lösemi sıklıkla kas iskelet sistemini tutar ve başlangıçta değişik ortopedik durumları taklit edebilir. Öykü ve klinik bulgular yanıltıcı olabilir ve hematolojik ve radyolojik değerlendirmeler tanı koymada yardımcı olmayabilir. Olgu: Üç yaşında erkek hasta sağ dirsekde şişlik ve ağrı nedeniyle başvurdu. Septik artrit tanısıyla altı hafta antibiyotik tedavisi aldı. Fizik muayene ve laboratuar bulguları normale döndü. Çekilen kontrol sağ kol grafisinde metafizde osteoporoz ve periost reaksiyonu saptandı. Yapılan kemik iliği incelemesi sonucunda akut lösemi tanısı konuldu.
Sonuç: Olgumuz ortopedik problemler ile başvuran çocukların ayırıcı tanısında akut löseminin düşünülmesi gerektiğini vurgulamak için sunulmuştur.

Anahtar Kelimeler: Akut lenfoblastik lösemi, periost reaksiyonu, septik artrit


11.
Osteogenezis İmperfektalı Çocuk Hastada Anestezi Yönetimi: Tek Hastada Yedi Genel Anestezi Deneyimi
Anesthetic Management of the Child with Osteogenesis İmperfecta: Seven General Anesthesia Experience in one patient
doi: 10.5222/otd.2016.1035 Sayfalar: 56-60
Mahmut Alp Karahan, Harun Aydoğan, Ahmet Küçük, Maruf Sürücü

Osteogenesis imperfekta, anormal Tip I kollajen üretimi ile karakterize kalıtımsal, nadir görülen bağ dokusu hastalığıdır. Kemik kütlesinde azalma, kırılgan ve gevrek kemik oluşumu sonucunda artmış multiple fraktürler görülür. Eklemlerin hiperekstansibilitesi, mavi sklera, işitme kaybı, kısa boy ve dentinogenesis imperfekta Osteogenesis imperfekta’da görülen diğer klinik bulgulardır. Bu hastalarda anestezi uygulamaları sırasında, entübasyon güçlüğü, servikal vertebra fraktürleri ve kullanılan anestezik ajanlara bağlı malign hipertermi gelişebilir. Anatomik deformiteler ve trombosit disfonksiyonu anestezi tekniği seçimini etkilemektedir. Biz Osteogenesis imperfektalı bir çocuk hastanın geçirdiği 7 genel anestezi deneyimini literatür eşliğinde sunmayı amaçladık.

Anahtar Kelimeler: Osteogenesis imperfekta, Anestezi, İntravenöz, Laringeal Maske


12.
Kronik Böbrek Yetmezlikli Bir Hastada Patellar Tendon Ve Kontralateral Kuadriseps Tendon Rüptürü: Olgu Sunumu
Rupture Of The Patellar Tendon And The Contralateral Quadriceps Tendon Associated With Chronic Renal Disease: A Case Report
doi: 10.5222/otd.2016.1036 Sayfalar: 61-64
Erdinç Genç, Oktay Adanir, Serdar Yüksel, Ozan Beytemur, Mehmet Akif Güleç

Kuadriseps tendon rüptürü ile beraber kontralateral patella tendon rüptürü oldukça nadir görülen bir durumdur. Sıklıkla kronik böbrek yetmezliği, diyabet, romatoid artrit gibi altta yatan sistemik bir hastalıkla beraberdir. Bu olgu sunumunda minör travmaya bağlı kuadriseps tendon rüptürü ve kontralateral patellar tendon rüptürü görülen sekonder hiperparatiroidizm ve kronik böbrek yetmezliği olan hastada cerrahi müdahele uygulaması değerlendirilmiştir.

Anahtar Kelimeler: Kronik böbrek yetmezliği, hiperparatiroidizm, patellar tendon rüptürü, kuadriseps tendon rüptürü

Logos Tıp Yayıncılığı
Yildiz Posta Cad. Sinan Apt. No:36
D.63-64 Gayrettepe 34349 Istanbul
 
Fax :
(212) 288 0541
(212) 288 5022
(212) 211 6185
  E-mail
[email protected]
  Google Maps için tıklayın