Okmeydanı Tıp Dergisi Sayı-2 2013

    
ARAŞTIRMA
1.
Nazoalveolar Kist
Nasoalveolar Cyst
doi: 10.5222/otd.2013.063 Sayfalar: 63-66
Ayşe Enise Göker, Mustafa Kuzdere, Güven Yıldırım, Ayşe Hatipoğlu, Yavuz Uyar, Gürcan Sünnetçi, Mehmet Vefa Kılıç

Nazoalveolar kistler, nadir görülen gelişimsel yapılardır. Genellikle tek taraflı olarak ortaya çıkarlar ve odontojenik kökenli değildirler. Bu çalışmada, Ocak 2009 ile Ekim 2009 tarihleri arasında Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Kulak Burun Boğaz Kliniği’nde nazoalveolar kist tanısı konulan beş olgu retrospektif olarak gözden geçirildi. Hastalar; cinsiyet, yaş, semptomlar, semptom süreleri, lezyonun yerleşimi, hastanede kalış süresi, klinik özellikler, histopatolojik bulgular, radyolojik bulgular, tedavi ve rekürrens açısından değerlendirildi. Nazoalveoloar kistlerin kadınlarda, yetişkin yaş gurubunda ve sol tarafta daha sık görüldüğü gözlemlendi. Hastaları hekime getiren şikayetler, nazolabial olukta şişlik ve yüzde asimetri idi. Tüm hastalarda kistler sublabial yaklaşım ile çıkarıldı ve tanı histopatolojik olarak doğrulandı. Hastalar postoperatif birinci günde taburcu edildi ve ortalama 9 aylık düzenli takiplerinde nüks ile karşılaşılmadı.

Anahtar Kelimeler: Burun hastalıkları, nazal kavite, nazal tıkanıklık, nazoalveolar kist

2.
Merkezimizdeki Sarkoidoz Olgularının Klinik Özellikleri ve Değerlendirilmesi, 7 Yıllık Tecrübemiz
Clinical Properties and Evaluation of Sarcoidosis Cases in our Center, Our 7 Years Experience
doi: 10.5222/otd.2013.067 Sayfalar: 67-71
Sacit İcten, Nejat Altintas, Aysen Helvaci, Ekrem Aslan

AMAÇ: Sarkoidoz nedeni bilinmeyen sistemik granülomatöz bir hastalıktır. akciğerler en yaygın etkilenen organ olmasına rağmen, hastalık vücudun herhangi bir bölümünü tutabilir. Doğru tanı için klinik, radyolojik multimodal yaklaşım ve histopatolojik değerlendirilme önerilir. Çeşitli klinik seyir nedeni ile, standart tanı algoritması yoktur. Sarkoidoz kendiliğinden düzelebilir veya aynı kalabilir veya ilerleyebilir. Tedavisi standart değildir ve prognozu kolayca tahmin edilemez.
Bu çalışmada 7 yıl suresi içinde tanı koyduğumuz sarkoidozlu hastaların, klinik ve radyolojik özellikleri, tanı yöntemleri, laboratuar bulguları, organ tutulumları ve diğer karekteristik özellikleri konusunda ki bulgularımızı aktardık.

YÖNTEMLER: Bu çalışmada merkezimizde 2002-2009 yılları arasında sarkoidoz tanısı konulan 58’si (% 82.9) kadın ve 12’ü (% 17.1) erkek toplam 70 hasta retrospektif olarak incelendi.

BULGULAR: Hastaların yaş ortalaması 43.94 (15-68) idi. Tanı Şekli: Klinik-radyolojik: 6, mediastinoskopi: 30, transbronşiyal biyopsi: 16, bronş mukoza biyopsisi: 6, cilt biyopsisi: 8, periferik LAP biyopsisi: 2, dalak biyopsisi (splenektomi): 1, torakotomi: 1 idi. Evre, akciğer grafi, bilgisayarlı tomografi, fiberoptik bronkoskopi ve HRCT bulguları, sedimantasyon, WBC, hemoglobin, CRP, ACE, kan kalsiyum ve 24 saatlik idrarda kalsiyum, EKG ve Holter bulgular, göz tutulumu, deri ve diğer akciğer dışı organ tutulumu ve solunum fonksiyon testi bulguları, DLCO, PPD ve patoloji sonuçları açısından değerlendirildi.

SONUÇ: Sarkoidoz multisistemik hastalıktır. Sarkoidoz şüphesi olan hastalarda tanıyı doğrulamak için biopsi gereklidir. Tanı klinik-radyolojik-laboratuvar bulguları yanında nonkazefiye granulomatöz lezyonların histopatolojik olarak gösterilmesi ve granülomatöz inflamasyon yapan diğer hastalıkların dışlanması ile konulur. Laboratuvar bulgular ile hastalığın radyolojik evresi veya hastalığı aktivitesi arasında direkt ilişki bulunmadı.

Anahtar Kelimeler: İnterstisiyel akciğer hastalığı, sarkoidoz


3.
Yoğun Bakımda İntoksikasyon Olgularının Değerlendirilmesi
Evaluating Intoxicated Patients In Intensive Care Unit
doi: 10.5222/otd.2013.072 Sayfalar: 72-75
Ayşın Ersoy, Deniz Kara, Cihan Can Cangir, Elif Erdoğan, Achmet Ali, Aslıhan Büyükyıldırım

AMAÇ: Çalışmamızda, yoğun bakım ünitesinde takip edilen intoksikasyon olgularının; demografik özellikleri, intoksikasyon nedeni ve prognozu açısından retrospektif olarak değerlendirilmesi amaçlanmıştır.

YÖNTEMLER: Temmuz 2008- Şubat 2012 yılları arasında yoğun bakım ünitemizde takip edilen 22’si erkek, 59’u kadın toplam 81 hasta retrospektif olarak incelendi. Hastalar; yaş, cinsiyet, zehirlenmeye neden olan ilaç ya da madde, yoğun bakımda yatış günü, mekanik ventilasyon desteği aldığı gün sayısı ve mortalite açısından değerlendirildi.

BULGULAR: İntoksikasyon nedenlerinin dağılımı: antidepresan; 38(%46.9), parasetamol; 3(%3.7), NSAİD; 7(% 8.6), kolşisin; 2 ( % 2.5) antihipertansif; 4(% 4.9), çoklu ilaç; 3(% 3.7), benzodiyazepin; 7(%8.7), Organofosfat 6( % 7.4), betabloker; 2(% 2.5 ), CO; 1(%1.2), botilium toksini; 2(% 2.5), nitrik asit; 1(%1.2), rodentisid; 4(%4.9), opioid; 1(%1.2) dır. 2(%2.5) hastaya hemodiyafiltrasyon uygulanmış, 77(%95.1)hasta yoğun bakım ünitesinden taburcu edilirken, 4(%4.9) hasta vefat etmiştir. 

SONUÇ: İntoksikasyon olgularında; etkenin hızlı tesbiti, gerekli tedavinin zaman kaybetmeden yapılarak hastaların yoğun bakımda takip edilmesi mortalitenin azaltılmasında büyük önem taşımaktadır.

Anahtar Kelimeler: İntoksikasyon, mortalite, yoğun bakım


4.
Üst Gastrointestinal Sistem Kanamalı 99 Olgunun İncelenmesi
Assessment of 99 Cases with Upper Gastrointestinal System Bleeding
doi: 10.5222/otd.2013.076 Sayfalar: 76-80
Edip Erkuş, Ayşen Helvacı, Özlem Bodur, Neslihan Özsoy

AMAÇ: Çalışmamızda; Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi acil polikliniğine üst gastrointestinal sistem kanaması nedeniyle başvuran ve iç hastalıkları kliniklerine yatırılarak takip ve tedavi edilen hastaları değerlendirmeyi amaçladık.

YÖNTEMLER: Çalışmaya alınan 99 hastanın demografik bilgileri, başvuru şikayetleri, kaçıncı kez kanama geçirdikleri, kanamaya neden olan ilaç alımları, eşlik eden kronik hastalıkları kaydedildi. Endoskopi bulguları, tedaviye yanıtları, yatış süreleri, transfüzyon gereksinimleri ve tedavi maliyetleri değerlendirildi.

BULGULAR: Üst gastrointestinal sistem kanamasına yol açan nedenler peptik ülser (% 61,6), eritematöz gastrit (% 17,1) ve özofagus varisleri (% 6,05) olarak saptandı. Hastaların % 35,3’ü nonsteroid anti enflamatuar ilaç (NSAİİ) kullanmaktaydı. Her vaka için tetkik tedavi maliyeti 500 Türk Lirası olarak bulundu. Transfüzyon maliyeti ise tüm maliyetin % 50’si olarak saptandı.

SONUÇ: Kanamanın en sık sebepleri sırasıyla peptik ülser, eritematöz gastrit ve özofagus varis kanamasıdır.Hastanemiz acil polikliniğine üst gastrointestinal kanama ile başvuran hastalarda NSAİİ’lar önemli bir etkendir. Transfüzyon maliyeti tetkik ve tedavi maliyetlerinin yaklaşık olarak yarısını oluşturmaktadır.

Anahtar Kelimeler: Etiyoloji, sağlık hizmeti maliyetleri, üst gastrointestinal sistem kanaması

5.
Gebelik Yaşının Tayini İçin USG ya da SAT Eşliğinde Dubowitz, Yeni Ballard ve Eregie Yöntemlerinin Karşılaştırması ve Eregie Yönteminin Etkinliğinin Değerlendirilmesi
Comparison of the Efficiency of Dubowitz, New Ballard and Eregie Methods Together with last Mensturation Period and USG in the Identification of the Gestational Age and Determine the Efficiency of Eregie Method
doi: 10.5222/otd.2013.081 Sayfalar: 81-88
Ufuk Yükselmiş, Servet Erdal Adal, Fatma Demir, Koray Yalçın, Ümit Sarıtaş, Yelda Türkmenoğlu

AMAÇ: Çalışmamızda, gebelik yaşının tayini için Ultrasonografi (USG) ya da Son adet tarihi (SAT) eşliğinde Dubowitz, Yeni Ballard ve Eregie metodlarının karşılaştırması ve Eregie metodunun etkinliğinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır.

YÖNTEMLER: Çalışma Okmeydanı EAH’sinde Çocuk Kliniğinde doğan toplam 500 bebek üzerinde yapılmıştır. Bebeklerin 246’sı kız, 254’ü erkekdir. Bebeklerin değerlendirilmesi doğumdan sonraki 1-96 saat aralığında yapılmıştır. Erken ve son dönem USG ya da SAT’ına göre belirlenen gebelik haftaları, Dubowitz, Yeni Ballard ve Eregie yöntemleri ile karşılaştırılmıştır. Gestasyonel haftayı belirlemede öncelikli olarak erken dönem USG kabul edilmiştir. Erken dönem USG’si olmayanlarda SAT, SAT’ını bilmeyen kişilerde ise son dönem USG’de bakılan femur uzunluğuna (FL) göre değerlendirilme yapılmıştır. Dubowitz metodunun 21 kriteri, Y.Ballard metodunun 12 kriteri ve Eregie metodunun 2 kriterine göre değerlendirme yapılmıştır. Metodlar için gerekli zaman kronometre kullanılarak belirlenmiştir. Çalışmada istatistiksel analizler için Student t test, Ki-Kare testi, Pearson ve Spearman’s korelasyon katsayısı kullanılmıştır. Anlamlılık p<0.05 düzeyinde değerlendirilmiştir.

BULGULAR: Gestasyonel haftanın USG ya da SAT eşliğinde değerlendirildiği bu çalışmamızda; Dubowitz, Y. Ballard ve Eregie metodları arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki bulunmuştur (p<0.01). Tüm olgular değerlendirildiğinde en iyi sonuç Y. Ballard metodu ile sağlanmış olup bunu sırasıyla Dubowitz ve Eregie metodu izlemiştir. Erken dönem USG’si bilinen anneler arasında ise en iyi sonuç Dubowitz metodu sağlanmıştır. Dubowitz metodunu Y. Ballard ve Eregie metodu izlemiştir. Olgular süre açısından değerlendirildiğinde Eregie metodu 0.78 dk, Y. Ballard skorunun 3.03 dk ve Dubowitz skorunun 4.72 dk ortalamaları mevcuttur.

SONUÇ: Eregie metodu, gelişmekte olan ülkelerde, sağlık personelinin sayıca kısıtlı olup ağır işyükünün bulunduğu yerlerde basit, hızlı, kolay ve güvenilir olması nedeniyle kullanılabilir.

Anahtar Kelimeler: Dubowitz, Eregie, gestasyonel hafta, son adet tarihi, ultrasonografi, Yeni Ballard

6.
Popliteal Arter Anevrizmalarında Cerrahi Tecrübelerimiz
Popliteal Artery Aneurysms Surgical Experience
doi: 10.5222/otd.2013.089 Sayfalar: 89-93
Bekir İnan, Melike Elif Teker, Yasin Ay, Cemalettin Aydın, Halil Başel, Rahmi ZeybekÜ

AMAÇ: Popliteal arter anevrizmaları nadir görülmesine rağmen ekstremite kaybıyla sonuçlanan ciddi komplikasyonlara da sebep olmaktadır. Popliteal arter anevrizmalarının cerrahi tedavisinde; birinci hedef tromboembolizm ve onun neden olabileceği ekstremite iskemisi ve ekstremite kaybını ortadan kaldırmak, ikinci hedef ise anevrizmanın genişlemesini ve rüptürünü önlemektir. Bu çalışmamızda ki amacımız popliteal arter anevrizması tanısıyla cerrahi müdahale yapılan olguların postoperatif sonuçlarını sunmaktır.

YÖNTEMLER: Ocak 2000 - Ocak 2012 tarihleri arasında Bezmi Alem Vakıf Üniversitesi Tıp Fakültesi Kalp ve Damar Cerrahisi kliniğinde popliteal arter anevrizması tanısıyla gelen 16 hasta çalışmaya alındı. 3 olguda acil, 13 olguda ise elektif cerrahi onarım yapıldı.

BULGULAR: Acil cerrahi girişim yapılan üç olgunun birinde akut ekstremite iskemisi düzelmedi ve sol alt ekstremite diz altı amputasyonu yapıldı. 2 olguda yara yeri enfeksiyonu görüldü, verilen yoğun medikal tedavi ile gerilediği görüldü. Bir olguda greft tıkanıklığı nedeniyle greft çıkarıldı.

SONUÇ: Popliteal arter anevrizmaları klinik olarak genellikle asemptomatik seyretmesine rağmen, ekstremite kaybıyla sonuçlanan ciddi komplikasyonlar da bulunmaktadır. Bu nedenle zamanında yapılan müdahale hayat kurtarıcı olmaktadır.

Anahtar Kelimeler: Akut bacak iskemisi, periferik arter anevrizması, popliteal arter anevrizması

7.
Erken Doğum Tehdidi Olan Gebelerde Maternal Magnezyum, Kalsiyum Ve C-reaktif Protein Seviyelerinin Değerlendirilmesi
Evaluation Of Maternal Magnesium,Calcium And C-reactive Protein Levels In Pregnants With Threatened Preterm Delivery
doi: 10.5222/otd.2013.094 Sayfalar: 94-97
Gözde Toprakçı Şahin, Veli Mihmanlı, Nur Çetinkaya, Ali Emre Tahaoğlu, Soner Pul, Taner Mirza, Gülşen Karahisar

AMAÇ: Erken doğum tehdidi tanısı almış gebelerde, serum magnezyum, kalsiyum ve CRP seviyelerini, aynı gebelik haftasındaki normal gebelerin serum seviyeleri ile kıyaslayarak, Magnezyum, kalsiyum ve CRP değerleri ile erken doğum eylemi arasındaki ilişkiyi araştırmaktır.

YÖNTEMLER: SB Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniğinde, Eylül 2011-Ağustos 2012 tarihleri arasında erken doğum tehdidi tanısıyla yatarak tedavi gören, 20-36 gebelik haftaları arasında 40 gebe ile çalışma grubu, obstetrik herhangi bir şikayeti ve patolojisi olmayan 40 gebe ile de kontrol grubu oluşturuldu. Kan Magnezyum, Kalsiyum ve CRP değerleri karşılaştırıldı.

BULGULAR: Çalışma grubundaki olguların magnezyum ve kalsiyum değerleri, kontrol grubuna göre, istatistiksel olarak anlamlı düşük bulundu (p<0.01). İki grubun CRP düzeylerinde anlamlı bir farklılık saptanmadı (p>0.05). Erken doğum tehdidi nedeniyle başlanılan tokoliz tedavisi başarılı olan 25 gebede kalsiyum düzeyleri, tokoliz tedavisi başarılı olmayan 15 gebeye göre, istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlı yüksek (p<0.01), CRP düzeyleri anlamlı düşük (p>0.05) olarak bulundu. Magnezyum düzeyleri arasında ise istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık tespit edilmedi (p>0.05).

SONUÇ: Erken doğum tehdidi etyolojisinde serum kalsiyum ve magnezyum değerleri önemlidir. Tokoliz yapılan gebelerde tedaviye cevabın öngörülmesinde serum kalsiyum ve CRP değerleri yol gösterici olabilir.

Anahtar Kelimeler: CRP, erken doğum, kalsiyum, magnezyum, tokoliz

OLGU SUNUMU
8.
İnterstisyel Ektopik Gebelik: Olgu Sunumu
Interstitial Ectopic Pregnancy: A Case Report
doi: 10.5222/otd.2013.098 Sayfalar: 98-100
Veli Mihmanlı, Ali Emre Tahaoğlu, Nur Çetinkaya, Ahmet Kılıçkaya, Soner Pul

Gestasyonel kesenin uterin kavite dışına yerleşmesi olarak tanımlanan ektopik gebelik,erken gebelik döneminde yaşamı tehdit eden en sık görülen acil durumdur. İnterstisyel ektopik gebelik,ektopik gelişen gebeliğin fallop tüpünün uterin bölümüne yerleşmesi olarak tanımlanır ve tüm ektopik gebeliklerin %2-4 ünü oluşturur. Diğer tubal gebeliklere göre daha ileri gebelik haftalarında rüptür olur ve rüptür olduğunda genellikle aşırı kanama meydana gelir. Rüptüre interstisyel gebeliklerde maternal mortalite riski diğer tubal gebeliklere göre 2-5 kat fazladır. İnterstisyel ektopik gebelikte erken tanı ve tedavi, rüptüre bağlı morbidite çok yüksek olduğundan dolayı çok önemlidir.

Anahtar Kelimeler: İnterstisyel ektopik gebelik

9.
Hipofarenks Adenoid Kistik Karsinomu: Olgu Sunumu
Hypopharynx Adenoid Cystic Carcinoma: Case Report
doi: 10.5222/otd.2013.101 Sayfalar: 101-104
Güven Yıldırım, Tolgar Lütfi Kumral, Mustafa Kuzdere, Yavuz Uyar, Chary Jorayev, Cemil Yurtseven, Mehmet Vefa Kılıç

Adenoid kistik karsinom (AKK) tükrük bezlerinden kaynaklanan malign bir tümördür. Hipofarinks yerleşimi oldukça nadir bir durumdur. AKK’ın tedavisi tümörün tamamen çıkartılması ve postoperatif radyoterapidir. Ancak baş boyun bölgesindeki AKK’da radyoterapinin rolü tartışmalıdır. Yutkunma güçlüğü ile başvuran 39 yaşında erkek hastadan yapılan biyopsi sonucu adenoid kistik karsinom olarak rapor edildi. Biz bu olguda AKK’unda önemli prognostik faktörleri; hastanın yaşı, tümörün lokalizasyonu, semptomların süresi ve tipi, klinik evre, tedavi modalitesi, histolojik subtip, perinöral ve/veya vasküler invazyon ve pozitif cerrahi sınır açısından inceledik ve literatür eşliğinde sunduk.

Anahtar Kelimeler: Adenoid kistik, hipofarinks, karsinom

10.
Skleroderma ve Eklampsi: Olgu Sunumu
Scleroderma and eclampsia: Case report
doi: 10.5222/otd.2013.105 Sayfalar: 105-109
Asime Ay, Fulya Baturay, Namigar Turgut, Murat Mehel, Özgül Kırbaş, Ahmet Kılıçkaya, Veli Mihmanlı

Skleroderma, deri ve iç organların yaygın fibrozu ile seyreden kronik otoimmün enflamatuar bir hastalıktır. Vasküler hasar, immün aktivasyon, enflamasyon ve fibroz ile karakterizedir. Günümüzde skleroderma patogenezine ilişkin tartışmalar sürmektedir. Skleroderma, romatizmal patolojiler arasında tedavisinde en başarısız olunan hastalıktır. Prognozu kötüdür; ölüm nedeni kalp, böbrek ve akciğer tutulumudur. Sklerodermada renal kriz, interstisyel akciğer fibrozu ve pulmoner arteryel hipertansiyon gibi organ tutulumlarının tedavisinde önemli gelişmeler olmasına karşın, halen mortal bir seyri vardır.

Anahtar Kelimeler: Eklampsi, fibrozis, skleroderma

11.
Takayasu Arteritli Bir Gebede Anestezi Uygulaması
Anesthetic Management in a Pregnant Woman with Takayasu Arteritis
doi: 10.5222/otd.2013.110 Sayfalar: 110-112
İsmet Topçu, Serpil Canan, Yeşim Bülbül Baytur

Takayasu arteriti (TA); ender görülen, idiyopatik ve kronik inflamatuvar bir hastalıktır. Bu olgu sunumunda TA’lı, sekonder hipertansiyon nedeniyle takip edilen, 29 yaşında ve 34 haftalık gebenin sezaryen operasyonunda uygulanan anestezik yöntem sunulmuştur. Medikal tedaviye rağmen, tansiyonunun regüle olmaması ve fetal distres gelişmesi üzerine genel anestezi uygulanarak acil sezaryen operasyonu planlandı. Bu sunumda TA’li ve yüksek riskli bir gebede anestezi uygulaması gözden geçirilmiştir.

Anahtar Kelimeler: Gebelik, genel anestezi, takayasu arteriti

12.
Postpartum Tanı Alan Metastatik Renal Hücreli Karsinom Olgusu
A Case of Metastatic Renal Cell Carsinoma Diagnosed in Postpartum Period
doi: 10.5222/otd.2013.113 Sayfalar: 113-116
Funda Çınkıl, Mehmet Aliustaoğlu, Kemal Ekici, Seydahmet Akın, Alpaslan Mayadağlı, Ercan Ergin, Nimet Karadayı

Renal hücreli karsinom (RHK) sıklıkla 50-70 yaş arasında görülmesine rağmen gebelikte de tanı alabilmektedir. RHK gebelikte en sık görülen renal neoplazmdır. Çoğu olgu insidental olarak yakalanır. Bazen tanı gebelikte üriner semptomlar sık olduğu için gecikebilir. Kür oranı ve tedavi şekli tümör evresi ve yayılımı ile direkt ilişkilidir. Biz 35 yaşında postpartum bir metastatik RHK olgusunu tartışmaya çalıştık.

Anahtar Kelimeler: Gebelik, postpartum dönem, renal hücreli karsinom
Logos Tıp Yayıncılığı
Yildiz Posta Cad. Sinan Apt. No:36
D.63-64 Gayrettepe 34349 Istanbul
 
Fax :
(212) 288 0541
(212) 288 5022
(212) 211 6185
  E-mail
[email protected]
  Google Maps için tıklayın