İstanbul Kanuni Sultan Süleyman Tıp Dergisi 2017 Sayı-1

    
ARAŞTIRMA
1.

Chlamydia Trachomatis-IgG serolojisi Ektopik Gebeliklerin tanısında ve tedavi başarısının öngörülmesinde kullanılabilirmi?
Could Chlamydia Trachomatis-IgG serology be used for diagnosing Ectopic Pregnancies and predicting treatment outcome?
doi: 10.5222/iksst.2017.001 Sayfalar:1-7
Eser Sefik Ozyurek, Salih Yılmaz, Cenk Ozdalgıçoglu, Evren Akmut, Baki Erdem, Mevlide San, Salman Işık

GİRİŞ ve AMAÇ: Chlamydia Trachomatis-IgG seropozitifliğinin ektopik gebelik olgularını normal reprodüktif özgeçmişi olan olgulardan ayırd ediciliği varmıdır?. Medikal tedavi veya izlem kararı verilmiş olgularda Chlamydia Trachomatis-IgG seropozitifliği başarıyı öngörebilirmi?. 

YÖNTEM ve GEREÇLER: Hasta grupları prospektif olarak, ektopik gebelik tanısı almış ve metotrexat tek doz tedavisi ile başarılı olunmuş (Grup 1) veya metotreksat ile tedavisi başarısız olmuş ve opere edilmiş olgulardan oluşturuldu (Grup 2). Kontrol grubunu oluşturan olguların (Grup 3) özgeçmişlerinde ektopik gebelik yoktu. Tüm olgulardan kan örnekleri serumları ayrıştırılıp seroloji laboratuarında çift-antijen sandwich tekniği ile ELISA testi kullanılıp serumlarda IgG-Chlamydia Trachomatis ölçümleri semi-kantitatif olarak yapıldı. 3 grup demografik, ektopik gebelik bulguları ve seroloji sonuçları açısından karşılaştırıldı.

BULGULAR: Çalışmaya 89 olgu dahil edildi: (Grup 1: 30; Grup2: 29; Grup3: 30). Grup 2 hasta ortalama yaşı anlamlı olarak Grup 3 ortalama hasta yaşından daha yüksekti (31.5±1.3 ve 27.4±1). Ortalama abortus sayısı Grup 1’de Grup 3’ten daha yüksekti (0.6±0.2 ve 0.03±0.03).. Serbest peritoneal sıvı varlığı Grup 2’de Grup 3’den daha yüksek oranda mevcuttu. Adneksiyal kitle varlığı Grup 1 ve 2 arasında fark yoktu. Grup (1 ve 2) ile Grup 3 arasında anlamlı bir fark mevcuttu. Grup 2 kan β-hCG konsantrasyonları Grup 1 olgularından anlamlı olarak daha yüksekti (1493.3±359.5 mIU/ml ve 5917.3±945.5 mIU/ml). Chlamydia Trachomatis IgG pozitiflik oranları: Grup 1,2 ve 3 arasında (46.7%, 44.8% and 33.3); ve (Grup 1+Grup 2) vs Grup 3 karşılaştırmasında anlamlı farklılık göstermedi (45.8% and 33.3).

TARTIŞMA ve SONUÇ: Chlamydia serolojisi dış gebelik olgularını dış gebelik hiç geçirmemiş olgulardan; veya metotreksat tedavisinde başarılı olunmuş olguları cerrahi ile tedavi gereği duyulmuş olgulardan ayırdedici değildir.

Anahtar Kelimeler: Ektopik gebelik, Chlamydia Trachomatis, pelvik infeksiyon


2.

İntratekal fentanilin post spinal baş ağrısı sıklığı üzerine etkisi
Effect of intrathecal fentanyl on incidence of post-spinal headache
doi: 10.5222/iksst.2017.008  Sayfalar:8-14
Mehmet Yılmaz, Orhan Fındık, Sema Öncül, Elif Atar Gaygusuz, Osman Esen, Başar Erdivanlı, Cevdet Koçoğulları  

GİRİŞ ve AMAÇ: Spinal anestezi alt ekstremite cerrahilerinde sıklıkla tercih edilmektedir. Spinal anestezinin hasta konforunu bozan post spinal baş ağrısı gibi çeşitli komplikasyonlar bulunmaktadır. Biz bu çalışmada heavy marcaine ilave edilen fentanilin post spinal baş ağrısı görülme sıklığı üzerine etkisini araştırmayı amaçladık.

YÖNTEM ve GEREÇLER: Variköz ven cerrahisi planlanan hastalar randomize iki gruba ayrıldı. Kontrol grubuna 15 mg hiperbarik bupivakain, çalışma grubuna 15 mg hiperbarik bupivakain+20 mcg fentanil uygulandı.

BULGULAR: 206 hastaya (116 erkek, 90 kadın) ait veri analiz edildi. Post spinal baş ağrısı görülme sıklığı gruplar arasında benzerdi. Post spinal baş ağrısı ile ilişkili olan değişkenlerin multivaryant regresyon analizinde boy, alkol kullanımı, deneme sayısı, girişim öncesi parsiyel oksijen satürasyon değeri ve girişim sonrası 10.dakika kalp hızı post spinal baş ağrısı için bağımsız risk faktörleri olarak saptandı. 

TARTIŞMA ve SONUÇ: Spinal anestezi sırasında heavy marcaine ilave edilen 20 mcg fentanilin post spinal baş ağrısı üzerine etkisi bulunmadığını düşünmekteyiz. Ancak alkol kullanımı, lomber ponksiyon sayısı, bazal parsiyel oksijen satürasyon değeri ve girişim sonrası 10.dakika kalp hızı post spinal baş ağrısı için bağımsız risk faktörleri olarak saptandı. Bu değişkenlerle ilgili yeni çalışmalara ihtiyaç duyulduğu kanaatindeyiz.

Anahtar Kelimeler: Post spinal baş ağrısı, İntratekal fentanil, Spinal anestezi


3.

Ekstra artiküler distal tibia kırıklarında minimal invazif anatomik plak ile LRS eksternal fiksatör uygulamasının karşılaştırılması
A comparison of minimally invasive anatomic plate and LRS external fixator in extraarticular distal tibia fractures
doi: 10.5222/iksst.2017.015 Sayfalar:15-22
Ali Çağrı Tekin, Yunus İmren, Haluk Çabuk, Yunus Çağlar Türe, Süleyman Semih Dedeoğlu 

GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmada ekleme ulaşmayan tibia alt uç kırıklarında minimal invasif anatomik plak ve LRS ekternal fikstör uygulanan hastaların fonksiyonel sonuçlarının değerlendirilmesini amaçladık. 

YÖNTEM ve GEREÇLER: 2010-2013 yıllarında acil servise tibia distal kırığı ile başvurmuş AO 42 A2 toplam 30 hasta alındı. Grup 1’e Gustilo Andersen grade 1- 2 acık kırık olan ve minimal invvazif plak uygulanmış olan 15 hasta dahil edildi. Grup 2’ye kapalı kırıklar ve grade 1-2 açık kırıklara distal tibiayı içine alan LRS(limb rekonstruction system) fiksatör uygulamış olan hastalar dahil edildi. Grup1’deki hastalara ameliyat sonra yumuşak doku iyileşmesi içi atel uygulanırken grup2’deki hastalara uygulanmadı. Fonksiyonel sonuçlar Johner Wrusch kriterlerine göre değerlendirildi.

BULGULAR: Çalışmaya alınan hastaların yaşları 36(18-65) idi. Hastaların hepsinde tam kaynama elde edildi. Hastaların takip süreleri ortalama 16(10-20) ay idi Hastalarda eksternal fiksasyon kalış süreleri 4(3-5) ay idi. Hastalarda ek bir ekstremite ve organ yaralanması yoktu. Grup 1’deki hastaların hastanede kalış süreleri 2,5 (2-3) gün idi. Grup 2’deki hastaların hastanede kalış süreleri 1,5(1-2) gün idi. Grup 2’deki hastaların 4’ünde pin dibi enfeksiyonu görüldü. Antibiyotik tedavisine yanıt verdi. Pin değişimine ve çıkarılmasına ihtiyaç duyulmadı. Grup 1’deki hastaların parsiyel yüklenmeye 6. Haftada, tam yüke 10 haftada geçilirken, eksternal fiksatör yapılan grupta parsiyel yüklemeye 3. Gün, tam yüklemeye ağrı şiddetine göre genellikle 10 (8-14) gün sonra izin verildi. Her iki grupta kaynama sonrası ağrı şikayetine rastlanmadı. Her iki grupta da Johner Wrush kriterlerinin fonksiyonel sonuçları olarak mükemmel olarak değerlendirildi.

TARTIŞMA ve SONUÇ: Ekstra artiküler tibia alt uç kırıklarında iki yönteminde uygun hasta seçimi sonrası erken dönem sonuçlarında fonksiyonel açıdan oldukça iyidir.

Anahtar Kelimeler: Tibia alt uç kırığı, anatomik plak, LRS eksternal fiksatör


4.

Over veya adneksiyel torsiyon nedeniyle tedavi edilen 19 olgunun retrospektif analizi
Retrospective analysis of 19 patients with ovarian or adnexal torsion
doi: 10.5222/iksst.2017.023 Sayfalar:23-29
Mehmet Akif Sargın, Murat Yassa, Emrah Ergun, Emrah Orhan, Niyazi Tuğ

GİRİŞ ve AMAÇ: Bu retrospektif çalışmada, kliniğimizde üç yıllık dönemde over ve adneksiyel torsiyon nedeniyle opere ettiğimiz hastaların, klinik, laboratuvar ve cerrahi müdahalelerinin bulgularının sunulması amaçlandı.

YÖNTEM ve GEREÇLER: Elektronik ortamda hasta kayıt ve hasta yatış dosyaları tarandı. Nisan 2013 ile Nisan 2016 tarihleri arasında acil servise başvuran, klinik ve fizik muayene bulgularına göre over ve adneksiyal torsiyon ön tanısıyla operasyona alınan, operasyon sırasında torsiyon izlenen hastalar retrospektif olarak değerlendirildi. Hastaların demografik özellikleri (yaş, evlilik durumu, gravide, parite, abortus), anamnezleri, fizik muayene bulguları, laboratuvar bulguları (tam kan), ultrasonografi bulguları, operasyon notları ve hastanede yatış süreleri kaydedildi

BULGULAR: Kayıtlarına ulaşılan 19 hasta çalışmaya dâhil edildi. Hastaların ortalama yaşı 29,94± 11,415 yıl bulundu. Hastaların %42.1’i virgo (n: 8), %57.8’ i evli veya cinsel aktifdi. (n: 11).Klinik semptom olarak Abdominal ve pelvik ağrı şikayeti tüm hastalarda gözlenmiştir Ultrasonografide Ortalama Kist Boyutu 77,47± 42 mm idi. Torsiyonların %84.2’ si (n: 16) sağ over veya adneksiyel bölgede izlendi. Cerrahi yönetim şekli olarak hastaların %63.1’inde (n: 12) laparatomi uygulandı.

TARTIŞMA ve SONUÇ: Over ve adneks torsiyonlarının acil müdahalesi özelikle çocuklarda ve üreme çağındaki kadınlarda önemlidir. Klinik bulgular nonspesifik olmakla beraber cerrahi öngörü ve klinik şüphe tanı için en önemli birinci basamaktır. Cerrahi tedavide organ koruyucu yaklaşımlar mümkün olduğunca ilk tercih olmalıdır.

Anahtar Kelimeler: Akut Batın, Adneks, Over, Torsiyon, Ultrasonografi

5.

Tersiyer Bir Merkezde Plasenta İnsersiyon Anomalileri Yönetiminde Değişen Trendler: Uterus Koruyucu Tedavi Yöntemleri
Changing Trends in the Management of Placental Incersion Anomalies in a Tertiary Center: Uterus Preserving Treatment Modalities
doi: 10.5222/iksst.2017.030 Sayfalar:30-36
İsmail Özdemir, Salim Sezer, Deniz Açar, İbrahim Polat 

GİRİŞ ve AMAÇ: Morbid aderan plasenta (MAP) vakalarında uterus koruyucu cerrahi için uyguladığımız yöntemleri sunmak.

YÖNTEM ve GEREÇLER: Sağlık Bilimleri Üniversitesi Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümünde 01 Temmuz 2015–31 Aralık 2016 tarihleri arasında yapılan plasenta yapışma anomalileri ameliyatları hasta dosyaları ve ameliyathane kayıtlarından retrospektif olarak taranarak değerlendirildi. MAP tanısı transabdominal, transvajinal ve renkli Doppler ultrasonografi ile kondu, serviks kısalığı ya da servikste lakünler veya kanlanması artan olgularda ayrıca spekulum ile serviks değerlendirildi. Uterus-mesane arası mesane hem dolu hem de boşken değerlendirildi. Ultrasonografik adeziv plasenta bulguları olan uterus-mesane arası hattın bozulması, uterin-mesane ara yüzü çıkıntısı, mesaneye uzanan köprü damarlar, mesaneye uzanan aberan damarlardan oluşan mesane-uterus ara yüzeyindeki hipervaskülarite, retroplasental hipoekoik alan kaybı, retroplasental artmış kan akımı ve plasental lakünler ultrason görüntüsü olarak kaydedildi

BULGULAR: Kliniğimizde son 18 ay içinde plasenta previa nedeniyle 268 operasyon yapıldı, bu vakaların 129’unun plasenta akreta olduğu saptandı ve bu hastaların 57’sine histerektomi yapıldı ve 43 vakaya Bakri balon uygulandı ve 13 vakada segmenter rezeksiyon yapıldı. 2016 yılı ikinci yarısında MAP’lı 6 vakada operasyon sırasında aort klemplemesi ve 3 vakada ise bilateral ana illiak arter klemplemesi yapıldı. Klemp uygulanan olguların 8’inde uterus korundu. Serviks, parametrium ve vajene kadar yayılım gösteren bir akreta vakasında planlı histerektomi düşünüldü ve muhtemel kanamayı azaltmak için geçici aort ligasyonu sonrası histerektomi yapıldı. 3 vakada iki aşamalı cerrahi ile plasenta içeride bırakıldı (in situ) ve 3 gün sonra reoperasyon ile plasentalar çıkarıldı, eş zamanlı Bakri balon uygulandı ve uterus korundu.

TARTIŞMA ve SONUÇ: Plasenta yapışma anomalilerinde uterus koruyucu cerrahi olarak kliniğimizde segmenter uterin rezeksiyonu uygulanırken son dönemlerde buna ek olarak, plasenta manuel olarak çıkarıldıktan sonra Bakri balon kullanılması, kısa süreli (3 gün) plasentanın içeride bırakılması ve aort ya da bilateral ana iliak arter klemplenmesi kliniğimizde uygulanmaya başlandı. Uterus koruyucu cerrahi ve daha az transfüzyon gereksinimi açısından, ilk sonuçlarımız ümit verici olarak görünmektedir

Anahtar Kelimeler: Morbid aderan plasenta, Bakri balon, aort klemplenmesi, ana iliak arterlerin klemplenmesi, plasentanın içeride bırakılması.


OLGU SUNUMU
6.

İdrar renginde koyulaşmanın nadir bir nedeni: ALKAPTONÜRİ
A Rare Cause of Dark Urine: ALCAPTONURIA
doi: 10.5222/iksst.2017.037 Sayfalar:37-39
 Ebru Şahin, Betül İlhan Bayram, Necla Yüce, Özgür Okumuş, Fatih Süheyl Ezgü, Ozan Özkaya

Giriş: Alkaptonüri otozomal resesif geçişli nadir görülen bir metabolizma hastalığıdır. Hastalık tirozin metabolizmasındaki homogentisat 1-2 dioksijenaz enzim eksikliği nedeniyle oluşur. Enzim eksikliğine homogentisik asit oksidaz gen mutasyonu yol açar bu gen 1996’da tanımlanmıştır. Sonuç olarak vücuttaki homogentisik asit kıkırdak ve fibröz dokuda birikir. Özellikle bağ dokusuna yerleşerek, okronozis denilen kahverengi-siyah koyulaşmaya neden olur. Çocukluk çağında sıklıkla beklemekle koyulaşan idrar şeklinde karşımıza çıkar. Nitisinon homogentisik asit seviyesini düşürerek etki göstermekle birlikte, uzun dönem etkinliğiyle ilgili yeterince deneyim yoktur.

Olgu: Bu çalışmadan 15 yaşında koyu renkte idrar yakınmasıyla başvuran bir erkek hasta sunulmuştur.

Sonuç: Alkaptonüri ciddi komplikasyonlarla seyredebilen, sistemik tutulumlu ilerleyici bir hastalıktır. Bu olgu ile idrar renginde koyulaşma nedeni ile başvuran çocuklarda özellikle aşikar bir neden saptanmadığında, alkaptonürinin de düşünülmesi gerektiği vurgulanmak istedik.

Anahtar Kelimeler: Alkaptonüri, metabolik hastalık, homogentisik asit


7.

Ejeksiyon Fraksiyonu Düşük Olguda Lityum Zehirlenmesi
Lithium intoxication with low ejection fraction
doi: 10.5222/iksst.2017.042 Sayfalar:40-42
Mehmet Yılmaz, Emine Yurt, İpek Yakın Düzyol, Atilla Kuntman, Ayşe Zeynep Turan

Lityum, bipolar bozukluk tedavisinde kullanılan en etkili ilaçlardan bir tanesidir. Lityum zehirlenmesi lityum kullanan hastaların yaklaşık %10-15’inde görülür. Lityum zehirlenmesi için ileri yaş, kadın cinsiyet, nörolojik hastalık varlığı, böbrek işlev bozukluğu risk faktörleri olarak belirtilmektedir. Bu risk faktörlerin iyi tanınması ve gerekli önlemlerin alınması lityum zehirlenmesi oranını düşürecektir. Lityum zehirlenmesinin tedavisinin ilk adımı, lityum alımının kesilmesi, sıvı elektrolit dengesinin düzenlenmesi ve yeterli hidrasyonun sağlanmasıdır. Bu olguda lityum kullanan düşük ejeksiyon fraksiyonlu hastada gelişen lityum zehirlenmesinin tedavisinde hemodiyafiltrasyonun önemi vurgulanmıştır.

Anahtar Kelimeler: Lityum Zehirlenmesi, Düşük Ejeksiyon Fraksiyonu, Koroner Anjiografi, Hemodiyafiltrasyon


8.

Pnömotoraks ve Pnömomediastinum ile kendini gösteren doğumsal supraglottik kist: Olgu sunumu
Congenital supraglottic cyst presented with pneumothorax and pneumomediastinum: Case report
doi: 10.5222/iksst.2017.043 Sayfalar:43-46
Metin Tan, Hacer Ergin, Özmert Muhammet Ali Özdemir, Mehmet Seyhan, Funda Tümkaya, Özkan Herek, Kadir Ağladıoğlu

Doğumsal larinks kistleri 100.000 canlı doğumda 1,82 sıklıkta görülür; glottis (% 58,2), vallekula (% 10,5), epiglot (% 10,1) veya aryepiglottik bölgeden köken alırlar. Doğumsal supraglottik kist (DSK), çoğunlukla doğumdan hemen sonra ciddi siyanoz ve stridor ile ortaya çıkar. Acil müdahale edilmezse pnömomediastinum, pnömotoraks, asfiksi ve ölüme yol açabilir. Gebelik öyküsünde polihidramnios varlığı ve fetal ultrasonografi veya manyetik resonans görüntülemede servikal anekoik kitle saptanması tanıyı destekleyebilir; ancak kesin tanı fleksible fiberoptik laringoskopi ile konur. En iyi tedavi kistin endoskopik veya servikal yaklaşımla çıkarılmasıdır. Bu yazıda doğumdan hemen sonra pnömotoraks ve pnömomediastinum gelişen, indirek laringoskopi ve bilgisayarlı tomografi ile tanı konulan, doğumunun 3. günü laringoskopik kist marsupiyalizasyonu yapılan bir DSK olgusu sunulmuştur.

Anahtar Kelimeler: Konjenital Supraglotik kist, yenidoğan, pnömotoraks, pnömomediastinum


9.

Retinal distrofili hastada Senior Loken Sendromu
Retinal dystrophy patient Senior Loken Syndrome
doi: 10.5222/iksst.2017.047 Sayfalar:47-50
Aysun Boğa, Özgür Okumuş, Mehmet Karacı, Adem Yaşar, Sibel Toksoy, Ozan Özkaya

Nefronofitizis son dönem böbrek yetmezliğine yol açan otozomal resesif kalıtılan kronik tubulointersitisyel nefritle karakterize bir hastalıktır. Nefronofitizis sıklıkla böbrek dışı organ tutulumları ile ilişkili olabilir. Retinitis pigmentosa ile nefronofitizisin birlikte olduğu durum ise Senior Loken Sendromu olarak adlandırılmaktadır. Bu olgu nadir görülmesinin yanında böbrek bulgularının aksine göz bulguları ile başvurması nedeniyle ve retinal dejenerasyon ile başvuran hastalarda böbrek patolojilerinin araştırılmasının önemine dikkat çekmek için sunuldu.

Anahtar Kelimeler: Retinitis pigmentosa, nefronofitizis, Senior Loken Sendromu

2019

2018

2017

2016

2015

2014

2013

2012

2011

2010

2009

2006

2005

2004

Logos Tıp Yayıncılığı
Yildiz Posta Cad. Sinan Apt. No:36
D.63-64 Gayrettepe 34349 Istanbul
 
Fax :
(212) 288 0541
(212) 288 5022
(212) 211 6185
  E-mail
[email protected]
  Google Maps için tıklayın